Mindfulness, yani Türkçe’de bilinen tabiriyle “Bilinçli Farkındalık” ya da kısaca “Farkındalık” konusunda zaman zaman bana yöneltilen sorulardan şunu anlıyorum ki, bu konu ile ilgili yanlış anlaşılabilen bazı noktalar olabiliyor.

Bu hafta Sharon Salzberg’ün, “Real Change / Gerçek Değişim” isimli kitabının son bölümüne geldik.

Geçtiğimiz 8 hafta boyunca bu harika kitabın her bölümünü sizler için elimden geldiğince, dilim döndüğünce tercüme etmeye ve sizlere aktarmaya çalıştım. Sizlerin gösterdiği yakın ilgi ve verdiği güzel tepkiler için ayrıca teşekkür ederim.

“Gerçek Değişim” kitabının bu son bölümüne “Hassas Denge” ismini vermiş Salzberg. Ve Mindfulness yaşam biçiminde çokça sözü edilen “Equanimity” kavramını irdelemiş.

Bazen, kaygı ya da anksiyete yaşadığımızda bu durumun sabit ve kalıcı olduğu hissine kapılabiliriz. Böylesi anlarda zincirleme olarak sanki kapana sıkışmış, boğuluyormuş ya da bu durumdan çıkmamızın hiç bir yolu yokmuş gibi de hissedebiliriz.

Zen ustası Thich Nhat Hanh’ın pek çok değerli eseri var. Mindfulness konusunda yazdıklarını minik kitapçıklar halinde bir araya getirdiği yayınlarında “Neyi, nasıl yapmak bize iyi gelir?” sorusuna dair harika önerilerde bulunuyor. Bu seriden “Nasıl rahatlayabiliriz? – How to relax?” kitapçığı, stresle baş edebilmemize bazı yollar sunuyor.

Sharon Salzberg’ün sizler için çevirisini yaptığım “Real Change / Gerçek Değişim” isimli kitabında 7. Bölümünün başlığı “Daha Açık ve Net Görebilmek”.

Salzberg’ün bu başlığı seçmesinin sebebi, zihnimizin tüm kalıplarıyla, algılarıyla, koşullanmışlıklarıyla ve ön yargılarıyla önümüzde sanki bir duvar gibi durması ve karşılaştığımız durumların gerisinde yatan gerçekleri net görebilmemizi engelleyerek bizi yanıltması gerçeğine vurgu yapmak.

Zihnimizde oluşan endişeli ve yıkıcı düşünceler, her düşündüğümüze inandığımızda üzerimizde çok daha fazla etkili olurlar. Mindfulness pratiklerini hayatımıza uygulayamazsak, düşüncelerimizin farkında olmazsak, kendi düşüncelerimize o kadar kapılırız ki, hayatımızda farklı bir bakış açısına alan açmak için çok az yer kalır.

Türkiye’de de oldukça popüler olan “Ikigai” adlı kitabın yazarlarının, “Ichigo Ichie” adlı bir başka kitabı daha var. Bu kitapta yukarıda sözünü ettiğim büyülü soruya ayrılmış bir bölüm var. Yazarlar, bu soruyu “What if…” yani “Şimdi….olsa.” ya da “Varsayalım…olsa?” olarak tanımlıyor.

“Headspace” Meditasyon uygulamasını geliştiren Andy Puddicombe, günlük yaşamımızda uyguladığımız Meditasyon ve Mindfulness pratiklerimizi destekleyerek daha Mindful bir yaşam yaşayabilmemize dair bazı faydalı ipuçları veriyor.

Sharon Salzberg’ün “Real Change/ Gerçek Değişim” adlı kitabında bu hafta 6. bölümdeyiz. Bu bölümün teması birbirimizle olan bağımız ve bağlantımız. Sizler için bu bölümde dikkatimi çeken noktaları tercüme ederek yine aşağıda aktarmaya çalışacağım.

Amigdala, beynimizin korkuya karşı verdiği tepkiyi kontrol eden kısmıdır. Korku, karşı karşıya geldiğimiz tehlikede bizi tetikleyen unsurlara odaklanır ve söz konusu tehlikeden kaçınmamıza veya kaçmamıza yardımcı olur.

“Değişim anda başlar.™” Koçluk metodolojimin özünü teşkil eden “Mindfulness” yaşam biçiminin faydalarını sıkça vurguluyorum yazılarımda. Bilimsel olarak kanıtlanmış faydaları, her ne kadar “Stres Azaltma” konusuna ağırlık verse de, aslında bu pratiklerinin sağladığı faydalar stresin de ötesinde hayatımızı olumlu yönde dönüştürme gücü elde edebileceğimiz bir yaşam biçimine yaklaştırıyor bizleri.

Bu hafta, Sharon Salzberg’ün “Real Change/ Gerçek Değişim” kitabının 5 bölümündeyiz. Salzberg bu bölümde, empati ve şefkat arasındaki ilişiye, bu iki olgu arasındaki farklılığa değinerek içimizdeki şefkatle karşımızdakinin acısını dindirmek üzere hareket ettiğimizde kendimizi de korumamız gerektiğine vurgu yapıyor. Dikkatimi çeken ve sizler için tercüme ettiğim bölümde şunları dile getiriyor Salzberg:

Bizlere her zaman öyle görünmese de hayatımızda hiç bir şey %100 olumsuz değildir. Emin olun, biz öyle hissetmesek de hayatımızda yaşadığımız her an, her zaman bir şeyler doğru gidiyordur.

Örneğin, sadece o an nefes alıyor olmanız, kalbinizin atıyor olması bu gerçeğin en basit, en belirgin ispatıdır.

Liderliğin temelini oluşturan ODAK , NETLİK , YARATICILIK, ŞEFKAT gibi niteliklerimiz, aslında öz benliğimizde, zihnimizde ve kalbimizde var olan ve Mindfulness liderlik eğitimiyle geliştirebileceğimiz özelliklerdir.

Her birine tek tek değinecek olursak;

Sharon Salzberg’ün “Real Change/ Gerçek Değişim” kitabının 3. bölümündeyiz bu hafta. Ve ben en çok ihtiyacını duyabileceğimizi düşündüğüm oldukça kritik bir zamanda yayınlanan bu kitabın önemli bulduğum kısımlarını sizler için tercüme etmeye devam ediyorum.

Bu bölümde, yaşadığımız üzüntü, keder, yas gibi duygulardan duygusal dayanıklılığa geçen sürece değiniyor Salberg; ve şöyle diyor:

Anksiyetenin devreye girip kendini hissettirmesi için zihninizin ya geçmişte ya da gelecekte olması gerekir. Bu durum, genellikle geçmiş dönemde yaşadığınız bir travma ya da gelecekte planladığınız bazı olayların üzerinizde yarattığı beklenti ve korku ile bağlantılıdır.

Pandeminin ilk günlerinde izlediğim bir söyleşisinde meditasyon hocası ve yazar Michael Singer’ın söylediği şu sözleri hiç unutmuyorum. “İki dünyamız var.” diyordu. “Bir İÇ DÜNYAMIZ, bir de DIŞ DÜNYAMIZ. Dış dünyamızı kontrol edemeyiz, ancak iç dünyamızı yani düşüncelerimizi, hayatı algılama biçimimizi ve reaksiyonlarımızı kontrol edebiliriz.” diyordu tekrar tekrar.

Sharon Salzberg’ün “Real Change- Gerçek Değişim” isimli son kitabından önemli bulduğum bölümleri tercüme ederek sizlere aktarmaya devam ediyorum.

Kitabın 3. bölümünde değişik sebeplerle içimizde uyanan “öfke” duygusu Yangına benzeterek ve bu yangını bizi yakıp kül etmeden nasıl kontrol altına alabileceğimize dair iç görülerini paylaşıyor.

Tüm gün kafamızın içinde, sürekli başa sarıp çalan bir plak gibi dönüp duran düşünceler olduğunu farkında mısınız?

Aynı şarkıları temcit pilavı gibi çalıp durur bu plak…Bir kaç popüler şarkıya değinecek olursak, “Ben yapamam ki” “Beni hep yanlış anlıyorlar.” “Demedim mi ben sana.”…

Çoğumuz farkına bile varmadan endişeliyizdir. Genelde panik ataktan veya hayatımızı değiştiren travmatik bir olaydan sonra, ancak net bir şekilde geçmişe baktığımızda bu olayın başından beri endişeli olduğumuzu fark ederiz.