“Real Change” / “Gerçek Değişim” Kitabından Alıntılar #7 / Daha açık ve net görebilmek.
Sharon Salzberg’ün sizler için çevirisini yaptığım “Real Change / Gerçek Değişim” isimli kitabında 7. Bölümünün başlığı “Daha Açık ve Net Görebilmek”.
Salzberg’ün bu başlığı seçmesinin sebebi, zihnimizin tüm kalıplarıyla, algılarıyla, koşullanmışlıklarıyla ve ön yargılarıyla önümüzde sanki bir duvar gibi durması ve karşılaştığımız durumların gerisinde yatan gerçekleri net görebilmemizi engelleyerek bizi yanıltması gerçeğine vurgu yapmak.
Yazar Mahzarin Banaji’nin “Blindspot: Hidden Biases of Good People.” adlı kitabında söz ettiği bir bilmece ile başlıyor sözlerine Salzberg.
“Bir baba ve oğlu arabalarıyla giderken bir trafik kazası geçiriyor. Baba olay yerinde can veriyor. Çocuk ağır yaralı halde hastaneye kaldırılıyor. Hastanede ameliyatı gerçekleştirecek cerrah çocuğu görünce “Ben bu çocuğu ameliyat edemem, çünkü o benim çocuğum.” der. Çocuğun babası hayatını yeni kaybetmişken, böyle bu durum nasıl olabilir ki?
Banaji, çocukken bu soruya şöyle yanıt verdiğini hatırlıyor: “Hayatını kaybeden baba, çocuğun üvey babası iken, ameliyatı yapacak cerrah çocuğun gerçek babası olabilir.” Banaji, doğru cevabı öğrendiğinde, nasıl oluyor da bu cevabı bulamadığına hayret ediyor. Doğru cevap, ameliyatı yapacak kişinin çocuğun annesi olduğu.
Salzberg, bu soruyu online bir ankette sorduğunda ise cevapların %8o yanlış çıkıyor. Üstelik yanlış cevabı verenlerin pek çoğu doktor ve hekim.
Bu durum şunu gösteriyor: Bilinçli bir düşüncenin altında, saklı bir yerlerde karşımızda duran durumun aksini iddia eden bir varsayımda bulunuyoruz. Stereotip’leme, adeta zihnimizin önünde duran bir güvenlik duvarı gibi hareket ediyor. Bulmacaya dönecek olursak, gerçek şu ki, araştırmalar günümüzde cerrahların %80’inin kadın olduğunu gösteriyor.
Başkalarını ne sıklıkla sessizce etiketlediğimize ve onları kendi zihnimizde yarattığımız kategorilere dahil ettiğimize bakabiliriz. Başkalarına onların hakkında çok az bir bilgiyle ya da hiç bilgiye sahip olmadan elimizdeki verilere dayanarak ön yargılarımızla bakabiliriz. Yine de, otomatik ve sürekli olarak tanımadığımız kişilere korkuyla yaklaşırsak oluşturabileceğimiz potansiyel dostlukları geri çevirirsek ve basmakalıplarımıza kapılarak hareket edersek başkalarına zarar verebilecek bir alışkanlığın da pençesine düşebiliriz.
Bu zihinsel güvenlik duvarı kurma alışkanlığımız kaotik bir dünyada bize geçici bir kontrol duygusu sağlarken, aynı zamanda kimlik duygumuzu kısıtlıyor ve yaşam deneyimimizi daraltıyor. Zihnimizde oluşturduğumuz gölgeler ve hayaletlerle dolu bir zihinsel projeksiyonlar dünyasında yaşamaya başlarız. Başka bir deyişle, tepkilerimiz tarafından beynimiz yıkanır. Kendi yarattığımız küçük, dar dünyada yaşar hale geliriz.
DAHA AÇIK ve NET GÖRMEK
Mindfulness Meditasyonu, klişeleştirme ve önyargı gibi alışkanlıklarımızın kontrolünü ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir; ve bu da karşılaştığımız durumları ve olası çözümleri daha net görebilmemize yardımcı olabilir.
Mindfulness eğitiminin bir ilkesi, varsayımlarımızı açıkça görmenin onları etkisiz hale getirmesidir. Varsayımlarımızı yalnızca bizi harekete geçirdikten sonra fark etmek yerine, onları farkındalıkla ilk ortaya çıkan düşünceler olarak gözlemleyebiliriz. Daha sonra, tüm zihinsel alanı tepkisellikle doldurmak, bu düşüncelere tutunmak veya bu düşünceler üzerine bir gerçeklik inşa etmek yerine, varsayımlarımızı sorgulamak için yeterince alan açmış oluruz kendimize.
Farkındalıkla, varsayımlarımızı sabit değil, akışkan olarak görmeyi de öğreniriz.
Farkındalık, düşüncelerimizi ve duygularımızı incelerken bir şey söylemeden önce gergin bir şekilde kendimizi aşırı bir titizlikle incelemeyi ya da uzun, tuhaf bir bekleyiş içine girmemizi gerektirmez. Pratik yaparak ve odaklanmış bir dikkatle çalışarak hafif, doğal ve daima mevcut bir farkındalık oluştururuz. Bu düşünce ve hislerimizi yargılamak zorunda değilizdir, çünkü gerçek sorunun düşüncelerin zihnimizde belirmesi değil, onlarla olan ilişkimiz olduğunu anlıyoruz. Ve sonuçta bu düşünceleri bırakmayı öğreniriz.
Ayrıca farkındalık kasımızı, şu egzersizlerle geliştirebiliriz:
1. Kendimize, gerçekte neyi bilmediğimizi hatırlatmak/
2. Birisi hakkında hızlıca yargıya varmak yerine, o kişi hakkında bir merak geliştirmek/
3. Bir kişiyi, Stereotip ve klişelerden ayıt edebilmek/
İç görü geliştirmek, eski alışılmış algılardan kurtulmak ve farklı bir düzeyde eyleme geçmek için kendimize alan yaratabiliriz. Burası yaratıcı eylemlerin doğduğu, beklenmedik işbirliklerinin oluştuğu, ve daha büyük bir birbirine-bağlılık vizyonuna dayalı eylemlerin destek bulabildiği alandır.
NEDENLERİ VE KOŞULLARI KEŞFETMEK /
Sharon Salzberg bu noktada, hayatta karşılaştığımız durumların ya da sorunların çözümünde dar bir perspektiften bakarak önlem almak yerine, konuya daha derinlemesine bakarak tüm bağlantı noktalarını ve sorunu yaratan tüm neden ve koşullara irdelememiz gerektiğine vurgu yapıyor. Ve bu büyük fotoğrafı görebilme yaklaşımına denk gelen “Systems Thinking” yani “Sistem Düşüncesi”nden bahsediyor.
BU SİSTEM DÜŞÜNCESİNİ PRATİKTE GÖREBİLMEK /
Karmaşık sistemlerde tek bir olası nedeni izole etmek son derece zordur. Bu nedenle değişim yaratma sürecinde tanımlayabileceğimiz bir çok neden arasındaki bağlantıları da göz önünde bulundurmalıyız.
Elbette tutkularımız, sorumluluklarımız ve kendi zamanımız dünyanın pek çok ciddi sorununa eğilmek yerine bizi en çok heyecanlandıran konuya odaklanmamıza neden olabilir. Ancak, ne yaparsak yapalım, yaptığımız şeye geniş bir bakış açısı getirirsek, geliştirdiğimiz şefkati de genişletir ve güçlendiririz. Eylemlerimiz, görebileceğimiz en açık, en kapsayıcı gerçekle örtüşebilir.
Bütüncül sistemleri içeren düşünme biçimi, genellikle belirli bir eğitim gerektirir. Sadece daha derin değil, daha geniş bakarız karşılaştığımız olaya. Bir araya gelen etkileri ve unsurları daha büyük bir resimle düşünme yeteneği, bize sadece ayırt etme değil, aynı zamanda bir kişiye yardım etmek ve yaratıcı ifade için daha geniş bir alan sağlar.
MINDFULNESS VE KAVRAMAK /
SATI SÖZCÜĞÜ Pali dilinde genellikle “Mindfulness” olarak çevrilir. Sati kısmı (farkındalık), bazen çıplak dikkat, ya da bize ve içimizde neler olduğuna dair tek noktalı bir farkındalık olarak adlandırılır. Yorumlama, tutunma ya da uzaklaştırma etkisi olmadan. Deneyimlerimizi çıplak gözlerle gözlemlememizi sağlar.
Klasik olarak net kavrayış, "Yapmak istediğim eylem gerçekten hayattaki amacıma uygun mu?" şeklinde bir analizi ifade eder. Bu düşünceyle bir eylemi yapmaya ya da yapmamaya karar vermek kendimize duyduğumuz en büyük şefkatin sonucudur.
Amacımıza bakarız. Motivasyonumuza bakarız. Gerçek ile bize öğretilmiş olabilecek şeyler arasındaki farka bakarız. İntikam bu kadar tatmin edici mi, gerçekten? Merhamet gerçekten zayıf bir olgu mü? Her zaman düşündüğüm gibi yalnız mıyım ve kontrol bende mi? Bu soruları sormak merak uğruna entelektüel bir araştırma meselesi değildir; deneyimimize yaklaşmak ve doğru gibi görünen şeyi kendimizin gözlemlemesi için bir teşviktir.
Sevgiyle kalın,
An’da kalın.
Raquel Habib