“Mindful” Liderlerin 4 Temel Özelliği

mindful-liderin-4-özelliği-raquel-habib.png

Liderliğin temelini oluşturan ODAK , NETLİK , YARATICILIK, ŞEFKAT gibi niteliklerimiz, aslında öz benliğimizde, zihnimizde ve kalbimizde var olan ve Mindfulness liderlik eğitimiyle geliştirebileceğimiz özelliklerdir.

Her birine tek tek değinecek olursak;

ODAK /

Yaşadığımız dünyada odağımızı belli bir noktada tutmak gerçekten zorlaştı.

Odağınızı kaybettiğimizde ise 2 kritik sonuç ortaya çıkıyor.

Birincisi verimliliğiniz düşüyor.

En basitinden bir yazı okurken, proje üzerinde çalışırken ya da bir diyalog sonrasında bir anda zihninizin bir başka düşünceye kayması ya da bir e-mail mesajına bakmanız odağınızı kaybetmenize neden olabiliyor. Ve uğraştığınız konu her ne ise ona geri dönmeniz hem vakit alıyor, hem de üzerinde çalıştığınız önemli konular ya da potansiyel fırsatlar gözünüzden kaçabiliyor.

İkincisi ise bağlantımızın kopması. Konuşurken ya da bir toplantıdayken karşınızdaki kişi ya da kişilerle olan bağlantınız sekteye uğruyor. Bu olduğunda ise karşınızdaki kişi hem onu dinlemediğinizi hem de daha kötüsü kendisine saygı göstermediğinizi düşünebiliyor. Dikkatiniz dağıldığında karşı tarafın bunu sezinlemesi de mümkün.

Mindfulness programlarında dikkatiniz dağıldığında bunu fark etme ve dikkatinizi yeniden toplama gibi pratikler yaparak bu kasınızı güçlendirirsiniz. Zaman içinde zihninizin odaklanma ve odaklanma süresini artırma kapasiteniz artar. Aynı zamanda, başkalarıyla olan bağlantınız ve üzerinde uğraştığınız konulara olan konsantrasyonunuzun da arttığını fark edersiniz.

NETLİK /

Odağınız dağıldığında, doğal olarak önünüzde duranı net görebilmeniz de zorlaşır. Sadece görmek isteğinizi ya da umduğunuzu görür hale gelirsiniz. Bu durum bir anlamda karşılaştığımız durumları kafamızda yarattığımız dünya modeline göre şekillendirmeye benziyor. Sevdiğim bir söz var: “Elinizde sadece bir tek çekiç varsa, her problemi çivi gibi görüsünüz.”

Bizi kısıtlayan ve gerçekleri gerçekte oldukları gibi göremememizi sağlayan ve tepkisel halde olduğumuz zamanlarda, Mindfulness pratikleri yaparak olanı olduğu gibi görme kapasitemizi artırabiliyoruz ve aynı zamanda nasıl tepki verebileceğimizi de seçme şansına sahip oluyoruz. Netlik oluştuğunda doğru cevaba ulaşmamız da mümkün oluyor. Bazen bir reaksiyon vermek, yerine hiç bir şey yapmamak, sadece beklemek ve görmek de bir seçim olabiliyor.

Bu yetiyi güçlendirmemiz hem olayları hem de kendimizi daha iyi görebilmemizi sağlıyor. Örneğin, eğitimimiz ya da koşullanmışlıklarımızın bizi kısıtladığını fark ettiğimizde bambaşka şeyler de keşfedebiliyoruz. Ve bu keşifler hayatımızda önemli değişiklikler yapmamıza da neden olabiliyor. Tıpkı Netflix’de başlayan “Bir Başkadır” dizisindeki psikolog Peri’nin kendini kısıtlayan yönlerini fark etmesi gibi…

Yaşadığımız dünyada artık kendi filtrelerini ve koşullanmışlıklarını görebilen liderlere ihtiyaç var.

Liderler, kendilerini kritik eden iç seslerini fark ettiklerinde, bilinmeze karşı uydukları korkularını, risklere karşı hissetikleri rahatsızlıkları; kaybetme ve hata yapma eğilimlerini gördüklerinde en otantik yanlarını keşfederek, ekip arkadaşlarıyla daha etkili ve efektif bir şekilde çalışabilir; cesaret ve dürüstlükle liderlik yapabilirler.

YARATACILIK /

Son yıllarda yapılan araştırmalar, yaratıcılığın ve değişim yaratan yeni fikirlerin oluşması için zihnimizin biraz yavaşlaması gerektiğini ortaya koyuyor. Buna ek olarak bir başka araştırma kendimizi “yapılacaklar listesi” gibi iş/proje odaklı aktivitelerden uzaklaştırmamız gerektiğini ve bu suretle zihnimizin yeni bağlantılar kurabileceğini, yaratıcı çözümler üretebileceğini gösteriyor.

Yaratıcı beynimizin böyle bir alana ihtiyacı var. Kendimizi bu tip iş/proje odaklı işlerle kaptırdığımızda yaratıcılığa açacağımız alan da azalıyor. Beynimizin yaratıcı ve yenilikçi çözümlere ulaşması için analitik düşünceden biraz uzaklaşması gerekiyor. Zihin sürekli düşünce modunda olduğunda hayatımız boyunca öğrendiğimiz, deneyimlediğimiz ve içimize kaydettiğimiz bilgeliğimize dem vurmuş, onu unutmuş oluyoruz. Mindfufness pratikleri yaratıcılık için gereken alanı açarak düşüncelerimizle daha farklı bir ilişki içine girmemizi sağlıyor.

ŞEFKAT /

Hepimiz ortak bir insanlığın parçalarıyız.

Merhamet ve şefkat duygusu geliştirmek ilk başta kendimize şefkatle başlar. Kendimize karşı şefkatle yaklaştığımızda sıkıntılarımızı daha kolay görebilir ve kabul edebiliriz.

Bazen lider konumunda olanlar şefkat ve merhamete ihtiyaçları olmadığını düşünür. Oysa, herkesin şefkate ihtiyacı vardır. Nasıl sevgi ve mutluluğu kendimiz deneyimlemeden başkalarına aktaramazsak, şefkati de önce kendimize sunmadan başkalarına gerçek anlamda sunamayız. Şefkat kendimizi daha derinlemesine tanımanın ve kalbimizi tamamen açabilmemizin ayrılmaz bir parçasıdır.

Şefkat ve merhamet, hepimizin ortaklaşa paylaştığı benzerlikleri ve birbirimizle olan bağlantıları anlamamıza yardımcı olur. Bizi çevremizde bulunanların iyilikleri için onlarla daha yakından ilgilenmeye teşvik eder.

Liderliğin “Sefkatli olma” özelliği yaptığımız işte bir fark yaratmak veya işimizi yapma şeklimizde önemli değişiklikler yapmak için bir plan oluşturmamızda önemli bir rol oynar.

İyi liderler başkalarının hizmetinde çalışırken aynı zamanda kendi refahlarını da önemserler.

Nasıl gücümüzü, esnekliğimizi ve direncimizi artırmak için bedenimizin doğuştan var olan kapasitesini geliştirebileceğimiz gibi, artık nörobilimden de biliyoruz ki zihnin de doğuştan gelen kapasitelerini geliştirebiliyoruz – odaklanma, netlik, yaratıcı olma ve şefkatle hareket etme gibi..

Liderlerin 7/24 online bağlantıda olması, multi-tasking ve aşırı bilgi yüklemesinin etkilerini ortadan kaldırmak için araçlara ve eğitime ihtiyaçları var. Burada Mindfulness pratikleri devreye giriyor. Daha tutarlı bir şekilde “win-win-win” yaklaşımını geliştirmek ve organizasyon için iyi, çalışanlar için iyi ve toplum için iyi olana odaklanmak için…

Bir çok sektördeki kuruluşlar, “win-win-win” yöntemlerini bulmaya başlıyor. Gelirlerinin bir bölümünü bazı sivil toplum örgütlerine, kâr amacı gütmeyen kuruluşlara ve hayır kurumu ve derneklere paylaşan firmaları sayısı giderek artıyor. Doğaya saygılı sürdürülebilir üretim ve paketleme yapan firmaların sayısı her geçen gün artıyor. Tüketiciler ise bu kuruluşlar tarafından üretilen ürünlere ve markalara giderek daha fazla yönelmekteler.

Odaklı, açık görüşlü, yaratıcı ve merhametli mükemmellikle liderlik edebilecek daha fazla insana ihtiyacımız var. Kendilerine, etrafındakilere ve topluma bağlı insanlara ihtiyacımız var. Değişimi ustaca nasıl başlatacağını bilen liderlere ihtiyacımız var. Liderlik varlığını temsil eden kadınlara ve erkeklere ihtiyacımız var.

Farkındalık ve Mindfulness eğitimlerinin temelinde ise şu yatıyor. Bu pratikler sizin kendinizden farklı biri olmanızı değil, tam aksine sizi daha çok olduğunuz gibi kendiniz olmaya davet ediyor.

Liderler olarak, yenilikçi ve özgün bir şekilde geleceği hedefleyerek etki ve fark yaratmak öncelikle kim olduğumuzun tam olarak farkına varmamız ve ardından etrafımızda ne olduğunu açıkça görmemizle başlar.

Bunu yapabildiğimiz zaman, dış dünyamızla olan ilişkimizi dinamik bir şekilde değiştirebildiğimizde, yaratabileceğimiz potansiyelin ve olumlu etkinin sınırı yoktur. Attığımız adımlar ne kadar küçük olursa olsun, dağları hareket yerinden oynatmamız mümkün.

Sevgiyle kalın,

An’da kalın.

Raquel Habib

Not: Yukarıda kaleme aldığım yazı, Janice Marturano’nun “Finding the space to lead” kitabından esinlenerek ve uyarlanarak hazırlanmıştır.

Previous
Previous

Anksiyete ile ilgili Gerçekler #3 /Anksiyete, An’da yaşadığımız olumlu olayları görmemizi engeller.

Next
Next

“Real Change” / “Gerçek Değişim” Kitabından Alıntılar #4 / Derin üzüntüden duygusal dayanıklılığa