Loving Kindness / Sevgi Dolu Nezaket

Hepimizin öz benliğinde sınırsız bir kapasiteye sahip bazı değerler mevcut. Budist öğretilerde bu değerler, “4 Ölçülemeyen” olarak tanımlanıyor. Bu değerleri, sevgi dolu nezaket (loving-kindness), şefkat (compassion), başkalarının mutluluğu ile mutlu olabilmek (joy) ve denge (equanimity) olarak ifade edebiliriz.

Nasıl zekamızı zihnimizin bir özelliği olarak görüyorsak, sevgiyi de kalbimizin bir özelliği olarak görebiliriz.

Ben, yaratılış felsefesi olarak hepimizin birlik bilinciyle tam ve bütün yaratıldığımıza ve gelişim sürecimizde ise öz varlığımızın değişik katmanların ve egomuzun etkisi altına girerek kendimizi birbirimizden farklı görmeye başladığımıza inananlardanım. Bu kendimizi ayrı görme halimiz, karşımızdaki kişi ya da kişileri zihnimizde değişik sınıflandırmalara ayırarak görmemize de sebep olabiliyor. Sevdiklerimiz, nötr olduklarımız ve sevmediklerimiz.

Oysa, eğer bizler özümüzde tam ve bütünsek ve eğer eğitim, kültür, koşullanmalarımız, kişilik şablonlarımız vb. etkenlerle bu ayrımı yaşıyorsak, ancak sevgi ile bütünleşik bir kalple tekrar bütün olduğumuzu hatırlayabiliriz.

İşte bizler, Sevgi Dolu Nezaket Meditasyonu ile kalbimizin bu özelliğini yeniden hatırlıyor, kalbimizi yeniden eğitiyor ve onu yeniden arındırıyoruz bir anlamda.

Nasıl derin nefes alarak ciğerlerimizin kapasitesini genişletiyorsa, kalbimizin çeperini de evrende var olan tüm insanları ve tüm canlıları da kalbimizin içine dahil etmeye gayret ediyoruz.

Zor mu? Elbette zor. Size karşı şiddet uygulayan, korku yayan, aşağılayan birilerine karşı nasıl sevgiyi gösterebiliriz ki? Ancak her şeye rağmen bunun bir eğitim olduğunu unutmayın, ve her eğitimin ciddi bir süre aldığını. Sevginin tam tersi istikametinin de nefrete kadar uzandığını ve nefretin de kendi sağlığımız için ne kadar toksik bir duygu olduğunu unutmamalıyız.  

Hatta öğretilerde bu tip kişilere şefkat göstermeliyiz diye önerilir. Robert Thurman ve Sharon Salzberg’un “Düşmanlarınızı Sevin” kitabının ana fikri de budur.

Bu fikir, o kişilerin mutlu olmasını dileğinizde ve onlara sevgi şefkat gösterdiğinizde,  o kişilerin de mutlu olabileceklerini, ve o kişiler mutlu olduklarında ise size karşı daha iyi davranabilecekleri düşüncesini savunur.

Kalbimizin sevgi kapasitesini ne kadar sıklıkla hatırlarsak, başkalarını yerme, yargılama ve eleştirme alışkanlığımızdan o kadar hızlı uzaklaşabiliriz. Bu da kendimiz için inanılmaz bir özgürlüktür.

Bir düşünün; sevginiz neye bağlı? Koşullu mu? Kendiniz dahil herhangi bir kişiye karşı duyduğunuz sevgi her hangi bir duruma göre değişiyor mu? Cevabiniz evetse, düşünen, eleştiren, yargılayan, bölüp çarpan zihniniz devreye girmiş demektir. 

Kalbimizin sevgi ile dolu olması aynı zamanda öz güvenimizin de temeli oluşturduğundan, içimizde beliren olumsuz duyguları gözlemleyip, onları olumluya çevirme cesaretini göstermek de değişim, dönüşüm, gelişim sürecimizde önemli bir rol oynar.

 

Sevgiyle,

Previous
Previous

Felaket senaryolarına son vermek /

Next
Next

Birbirimize görünmeyen bağlarla bağlı olduğumuza uyanmak pratik ister.