Sizin için gerçekten önemli olan şeyleri keşfetmeye bakın!
Geçen haftaki yazımda her zaman bir seçme becerimiz olduğunu hatırlamamız gerektiğinden bahsetmiştim. Sonuçta, seçimlerimiz kaderimizi belirliyor, öyle değil mi?
Bazen o kadar çok şeye aynı anda odaklanıyoruz ki, asıl önemli olanlara gerektiğinden fazla zaman ayırmayarak doğru karar verme mekanizmamızı etkin kullanamıyor, hatta yanlış seçimler yapabilme noktasına gelebiliyoruz.
Hangi konuya konsantre olacağımıza ve o konuda ilerleyeceğimize karar vermeden önce olabildiğince fazla opsiyonu ortaya çıkarmak iyi bir stratejidir. Hangi konuların daha önemli olduğunu deşifre etmek ise bir süreçtir ve bir seri aşamadan geçmeyi gerektirebilir.
Bu süreci bir kum saati gibi düşünebilirsiniz. Kum saatinin üst kısmı en geniş alanı oluşturur. Burada önemli bulduğunuz olabildiğince fazla sayıda opsiyonu bir araya getirebiliriz.
Photo: Patrick Schneider
Daha sonra kum saatinin daralan bölgesine doğru azalan şekilde opsiyonlarımızı eleyebilir ve nihayetinde kum saatinin boğum bölümünden aşağıya doğru seçeceğimiz bir kaç opsiyon üzerine tüm gayretimiz ve gücümüzle yüklenebiliriz.
Yaratıcı fikirlerin oluşmasında da – ki yaratıcı olmak da sürecin bir parçasıdır - önce sayıya (quantity), yani olabildiğince fazla fikre, sonra da kaliteye (quality), yani az sayıda iyi fikre odaklanmak bizi daha üretken ve etkin bir noktaya getirecektir.
Kendimiz için bu önemli opsiyonları keşfedebilmemiz ya da ortaya çıkabilmemiz için 5 temel pratiğin esas olduğundan bahsediyor Greg McKeown.
1. Düşünebilmek için kendimize bir alan yaratmak,
2. Görmediğimizi görebilmek ve söylenmeyeni duyabilmek için kendimize zaman ayırmak,
3. Kendimize oyun oynamak için izin vermek,
4. Uykunun bize sağlayacağı bilgeliğe güvenmek,
5. Kararlarımızı seçici bir kriter listesinden geçirebilecek disipline sahip olmak.
Bu pratikler günümüzün hiper-hızlı dünyasında bir çoğumuza basit, önemsiz ya da vakit kaybı gibi görülebilir. Sonuçta çalışmak varken, oyun oynamak da neyin nesi, değil mi?
Oturmak, dinlenmek, modern dünyada zamanı boşa harcamak gibi görülebilir. Ancak şunu göz ardı etmemeliyiz ki, işgüzar davranarak bir çok gereksiz işle vakit geçirip kendimizi yoğun ya da çalışıyor gibi hissetmekten çok daha fazla etkili olacaktır bu yöntemler.
Olaylara esascılık ya da temelcilik prensibiyle yaklaşan kişiler için araştırmak, keşfetmek, dinlemek, tartışmak, sorgulamak ve düşünmek son derece önemlidir. Çünkü tüm bu pratikler, bir sürü alelade şeyin arasından bir kaç esas unsuru ortaya çıkarmak için gereklidir.
Siz de karşılaştığınız her hangi bir zorluğu aşma sürecinde, kendinize özel bir alan ve zaman tahsis ederek örneğin bahçenizde sessiz bir köşede zihninizi kurcalayan konuları düşünmek ve irdelemek için fırsat yaratabilirsiniz. Ya da size ilham veren bir kitabın ya da makalenin satırlarına kendinizi vererek…
Ya da düşüncelerinizi daha da netleştirmek amacıyla bir günlük tutabilir ve düşünceleriniz arasındaki bağlantılara, analizler yaparak, satır aralarını görebilmenize, okuyabilmenize zemin yaratabilirsiniz.
Şimdi gelin içinizdeki çocuğu heyecanlandıracak, ateşleyecek, siz hayal ve fantezi dünyasına sürükleyecek bir aktiviteyi, oyunu devreye sokalım. Ne dersiniz? Hayır demeden önce iki kez düşünün. Oyunun beynimizde yarattığı olumlu etkileri ve stresi azaltan fonksiyonu konusunda sayısız araştırma olduğunu biliyor musunuz?. Mesela, Lego oynamaya ne dersiniz?
Peki ya bu sürecin bir parçası olarak ve sizi çok daha üretken ve çok daha yaratıcı bir düzeye taşıyacak güzel bir öğle uykusu çekmeye ne dersiniz?
Tüm bu sürecin sonunda, ortaya bir kararla çıktığınızda ise kendinize şu soruyu sormayı deneyin lütfen: Gerçekten istediğim veya aradığım şey bu mu?
Sevgiyle kalın,
An’da kalın,
Sizin için gerçekten önemli olan şeyleri keşfetmeye bakın!