Sessizliğin Ateşleyici Gücü /

Modern dünyada hepimiz aradığımız cevapları “Google arama motoru”na yazarak, birilerine sorarak, ya da kitaplar okuyarak bulmaya çalışıyoruz.

sessizliğin-ateşleyici-gücü-raquel-habib.png

İçinde yaşadığımız dijital dünyanın bize sunduğu en büyük avantajlardan biri belki de büyük bir dezavantaja dönüşüyor. Bizi kendimizden uzaklaştırarak; odağımızı dışarıya yönelten, kıyaslama, karşılaştırma ve cevapları dışarıda aramamıza iten bir alışkanlığa sürükleyerek…

Doğamız gereği zihin var olmak için kıyaslamalar yapar. Anlam arama ve varsayım yapmak üzerine kurulu bir yapısı vardır. Bunu farkında olduğumuzda, bu durumu kendimizin ve bütünün avantajına kullanmaya başlayabiliriz.

İnsanoğlu, beden, zihin/kalp ve ruh olarak 3 boyutta var olan ve tüm cevaplara kendi içine dönerek ulaşabilecek beceriye sahip bir canlı. Ancak bu beceriyi uzun zaman önce kullanmayı, başka bir deyişle pratik etmeyi bıraktık mı acaba?

Bizleri diğer canlılardan ayıran en önemli 2 özelliğimiz hafıza ve hayal gücümüz. Ancak biri bizi sürekli olarak geçmişe doğru götürürken, diğeri ise geleceğe yönelik spekülatif senaryolar üretmemize neden oluyor.

Soru sormak, sorgulamak tabii ki çok değerli. Koçlukta ve eğitimlerde soru sormayı çok desteklerim. Ancak bozulan bir denge içinde soruların cevaplarının hep dışarıda olduğuna inanmak, bizi büyük bir tuzağa itiyor.

Doğadaki tüm canlılarda var olan sezgisel becerilerin biz insanlarda da belli ölçekte olduğunu biliyoruz. Örneğin, biz de kuşlar gibi doğayı ve iç sesimizi takip edebilsek belki de hayatımızla ilgili bazı durumları fark edebilmemiz ve kararlarımızı bu durumlara bağlı olarak alabilmemiz mümkün olacaktır. Geçen gün izlediğim bir belgeselde Ardıç kuşlarının Amerika’da Delaware eyaletinde her yıl ziyaret ettikleri yeri çok erken terk etmeleri, meteoroloji tahminlerinin tam aksine, fırtına sezonunun çok şiddetli geçeceğine dair önemli ve doğru ipuçları içeriyor.

Zihin sesleri ile içsel bilgeliğimizin sesini ayırt etmek, yargılarımızı fark etmek, zihnimize bir gözlemci olarak bakmak ise pratik yaparak mümkün. Ve bu pratikler, bizleri kendi iç bilgeliğimize yaklaştırmaya, iç görü ya da sezgilerimizi derinleştirmemize yardımcı oluyor.

Ne zaman ki iç sesimizi gerçekten duymaya başlıyoruz, işte o an bu iç ses ateşleyici bir güce dönüşebiliyor. Ve bu noktadan sonra alacağımız kararlar, atacağımız adımlar çok daha bilinçli bir noktadan ateşleniyor. Korkumuza rağmen kendi gücümüzü elimize alma cesaretini gösteriyor, risk alır hale geliyoruz. İşte bu iç güce varabilmenin ve iç sesi duyabilmenin bir yolu sessizce kendimizle olmaktan geçiyor.

Eckhart Tolle bir yazısında yargılarımızdan, isimlendirme ve etiketleme alışkanlığımızdan bahsediyor ve şöyle diyor: “Bir şeyi kötü olarak isimlendirmek içinizde duygusal bir kasılmaya neden olur. İsimlendirmeden, onun olmasına izin verdiğinizde , o anda muazzam bir güç elde edebilirsiniz.”

 Bu oluş haline varabilmemiz için gerek eğitimlerimde, gerek ise koçluk seanslarımda, her gün kendi hayatımda bizzat uyguladığım Mindfulness pratiklerini katılımcılar ile paylaşmaktayım.

 DEĞİŞİM AN’DA BAŞLAR ™ adı altında geliştirdiğim Mindfulness temelli koçluk metodu ile birçok kişi ile bir süredir çıkmış olduğumuz içsel yolculukta, kişilerin, kendi içsel güçlerine ulaşmaları için an ve an gözlemci olabilecekleri dingin bir oluş haline geçebilmeleri için gündelik pratik uygulamalar sunarken, onları kendi kendilerine bu yolda ilerleyebilecekleri şekilde desteklemekteyim.

Sizler de DEĞİŞİM AN’DA BAŞLAR ™ adı altında geliştirdiğim Mindfulness temelli koçluk seanslarım hakkında bilgi almak isterseniz, bana info@raquelhabib.com adresinden mail atabilirsiniz.

 Sevgi ile kalın

An’da kalın

Previous
Previous

Açık Olmak / Be open

Next
Next

Çözümler Dinginlikte Gizli /