Kendini bil /
Antik Yunan’da Delfi kasabasında bulunan Apollo tapınağının girişinde ‘’Kendini bil.’’ cümlesi yazar.
Kendini öğrenme, Antik dönemde geliştirilen bir çok görüş çerçevesinde kendini geliştirmenin ilk adımı olarak ele alınır. Aynı zamanda ezoterik ekollerde ve sufilikte kullanılmış sembolik bir ifadedir. İnsanın kendini bilmesi, tanıması, hayat boyu süren "sonsuz" bir yolculuk aslında. Varılacak bir yer olmamakla birlikte, asıl önemli olan yolculuğun ta kendisidir.
“Kendini bil” ifadesini ilke edinen kişilerin hayattaki en önemli gayesi, kendini tanıma ve tamamlama, ve bunu yaparken karşısındakini de aynı sürece dahil etmesidir.
Bu ilhamı içimde hissetmeye başladığımda kendi yolculuğum bana çok daha anlamlı gelmeye başlamıştı. Bu oluş hali içerisinde, zaman zaman çevremdeki insanların içlerindeki umutsuz, motivasyonsuz ve kendilerine olan inançlarını kaybettikleri yeri daha derin bir farkındalıkla da gözlemleyebiliyordum.
7 sene önce ilk koçluk okulunu bitirdiğimde farkında olmadan özüme ait olan ve unuttuğum parçalarıma yeniden sahip çıkmaya başladığımı ve güçlendiğimi hissediyordum.
Zamanla bana iyi geleni çevremdeki diğer insanlarla paylaşırken, kalbim heyecanla çarpıyordu.
Herkes için değişim mümkündü; biliyordum. Sadece biraz zaman ve emek istiyordu.
Bu bitmeyen sonsuz bir yolculuk. Bu kendimize doğru çıktığımız bir yolculuk.
Adını koyamadığım bir inanç ve güç vardı içimde beni yolda tutan.
Yıllar sonra JUNG koçluğu alırken anladım.
İçimizde bir çok parçamız var.
Jung, bu parçaları “arketipler” olarak tanımlarken, Şema Terapisinde “Roller” deniyor.
Sonra kendime sordum, “Neydi beni yolda tutan?”
Beni enerjik, istekli, umutlu, bazen de gözü kara ve korkusuz kılan?
İçimdeki “çocuk” parçamdı.
Çocuklar perilere, büyülere, Noel babaya inanır.
Çocuklar her şeyin mümkün olduğuna inanır.
Ben de öyleydim. Halen de öyleyim.
Çocuklar, sihre, doğa üstü güçlere, dünyayı kurtaran kahramanlara inanır, ben de öyle.
Bu inançtı beni umutsuzluktan uzak tutan.
Çocuk, ebeveyn, kahraman, bilge, asi, aşık, yaratıcı, destekleyici.
Hepimizin içinde bin bir parça var.
Her biri bize hizmet eder. Her an, her olayda biri aktive olur.
Bizler her parçamızı yargılamadan hayatımıza kattıkça ve deneyimledikçe tam ve bütün olmaya başlarız. Çünkü her parçamızın, siyah ve beyaz yönleri vardır.
İşte bu yolculukta öğrendiğim en temel öğreti,
“Hiç bir parçanı yargılama” oldu.
Yargıladığın her parçan karşına birileri tarafından çıkartılacaktır.
Ve onu sevmen, sahip çıkman, kabul etmen için sana defalarca aynı senaryolarla farklı kişiler tarafından yansıtılacaktır.
Kendimizi bilerek, her bir parçamızı kabul etmek, sevmek ve sahip çıkmak bizi tekamül yolculuğumuzda bir üst seviyeye taşıyacak köşe taşlarından biri.
Umarım sizler de kendi sahip olduğunuz ve bekli hatırlamakta zorluk çektiğiniz sizi tamanlayan her bir unsuru her bir parçalarınızı, teker teker bulur, kabul eder, onları sever ve güçlerinden faydalanmanın yollarını bulursunuz.
“KENDİNİ BİL”me yolunda, bir yerlerde karşılaşmak üzere…
Sevgi ile kalın,
An’da kalın.