Kaygılarımızı Azaltmak Mümkün!
"Kaygı" ile "Korku" çok yakından ilişkili duygulardır. Bu yüzden de çok fazla karıştırılırlar.
Kaygı ile korku yakın duygular olmalarına rağmen aralarında önemli farklar bulunmaktadır.
KAYGI ve KORKU ARASINDAKİ FARK
Korku daha çok şu anda ortaya çıkan tehlikelere karşı gösterilen bir tepki iken kaygı gelecekle ilgili endişeleri içermektedir.
Mesela ormanda vahşi bir hayvan üzerinize doğru geliyorsa bu durumda korku tepkilerini vermeniz doğaldır. Oysa kaygı, şu anda var olmayan ve gelecekte ortaya çıkabilecek tehlikelere karşı bedenimiz ve düşüncelerimizin verdiği tepkileridir.
Kaygının en iyi örneklerinden birisi sınav ve performans kaygısıdır. Bunlar gelecekteki sonuçlar üzerine duyulan endişeli düşünceleri içerir.
Kaygılanan kişinin hayatında korkudaki gibi somut bir tehlike durumu yoktur. Korku ile karşılaştırıldığında kaygı, daha yaygın, daha yavaş ortaya çıkan tanımlanması daha zor, daha uzun süren ve belirtileri devam eden bir duygudur.
Gerek korktuğumuzda gerekse kaygılandığımızda bedensel bazı reaksiyonlar veririz.
İkisinde de ellerimiz, ayaklarımız terler, kaslarımız gerilir, boğazımız kuruyabilir, çenemiz kasılabilir, kalbimizin atışı hızlanır.
Korku ile kaygının farkı ise, korku sadece bir tehlike durumunda hissettiğimiz duygudur ve tehdit ile tehlike geçtiğinde beden rahatlamam haline geçer.
STRESE KARŞI VERDİĞİMİZ 3 TEMEL TEPKİ: KAÇ, SAVAŞ, DON
Tehlike esnasında devreye giren para sempatik sinir sistemimiz, “Kaç”, “Savaş” veya “Don” tepkilerini vermemize neden olur. Beynimiz, hayatta kalma çabası içinde tüm bedenimize emir verir. Adrenalin üretilir ve tüm enerjimiz organlarımızdan, kalbimize, damalarımıza, kollarımıza ve bacaklarımıza aktarılır.
Böylece bedenimizin kritik bölgeleri yaşamda kalmak için ihtiyaç duydukları enerjiye sahip olurlar. Bu sırada üretim, gelişim, dolaşım ve sindirim gibi gelişmemize destek olan diğer tüm sistemler de yavaşlar veya devre dışı kalır.
Tehlike geçtiği anda sempatik sinir sistemimiz devreye girer ve beden rahatlayıp gevşediği için kapanan veya yavaşlayan sistemler eskisi gibi çalışmaya başlar. Devreler arası bu geçişin sağlanması belli bir süre alır.
Bu esnada nefesimiz sakinler, kalp atışımız normale döner ve beden kendi dengesini bulur.
Ancak KAYGILI olduğumuzda, bu durum gerçekten o anın içinde var olan bir tehlikeden dolayı oluşmadığı için bu duygu çoğunlukla gelecekle ilgili bir düşünce ürünüdür.
Henüz ihtimaller üzerine kurulu olan bu tarz düşüncelerimiz kendi algımızın sonucudur.
Kaygıyı hissettikçe, kaygımızı bastırmak için süreci ve durumu kontrol etmeye çalışırız.
Ancak kaygı kontrol edilemez ve bastırılamaz ve maalesef bu şekilde yok edilemez.
Bu sebepten kontrol edilmeye çalışılan kaygının boyutu gittikçe büyür ve daha çok kaygı yaratır. Bu durum da daha çok kontrol etme ihtiyacını doğurur. Bu içinden çıkılamaz bir kısır döngü halindir. Sinir sistemimiz sakinleşemez. Ve durumu sanki tehlike güncelmiş gibi yaşarız.
STRESİN BEDENİMİZE OLAN ETKİSİ
Düşünsenize, sizce biraz önce bahsettiğim “kaç” “savaş” “don” tepileriyle her an yaşamak bedeninizde nasıl bir etki yaratır?
Sürekli tetikte ve tehlike altında hissetmek sinir sisteminizi ve diğer tüm sistemlerinizi nasıl etkiler?
Uzun süre üretim, sindirim, dolaşım sistemlerinizin az kapasite ile çalıştığını düşünün. Gelişim ve iyileşmeniz engellenir. Ve tabii ki bağışıklık sisteminiz zayıflar. Sonuçta bir çok hastalığa yakalanmaya elverişli duruma geliriz.
Gördüğünüz gibi, kaygılı olma halimiz bir anlamda ormanda tehlikeli bir yabani hayvanla karşılaşmaktan çok daha tehlikeli bir durum bizim için.
Çünkü ormanda kaçıp kurtulma şansımız var. Ancak kaygılı olduğumuz hallerde düşüncelerimizin gelecekle ilgili bize söylediklerini bir türlü durduramayız. Böylece somut olarak var olmayan bir tehdit altında hissederiz ve sinir sistemimiz sürekli bu halin içinde işlevini devam ettirmek zorunda kalır. Ve bu hal bedeninizde tahmin edemeyeceğiniz kadar çok büyük bir hasarlara yol açar.
KENDİ KAYGIMLA OLAN HİKAYEM
Benim de hayatımda her sabah midemde bir stres topu ile uyanıp bunu fark etmediğim bir dönem oldu.
Henüz olmamış bir çok olayı var gibi yaşayıp, her türlü alternatif sonucu önceden analiz edip, değerlendirip, A-B-C planları yaptığım
Kendimi güvende hissetmeyip, tüm sonuçları, durumları, kişileri sürekli kontrol etme eğilimi içinde olduğum için,
Sadece kendime değil etrafımdakilere de farkında olmadan stres ve zarar vermiş olduğum
bir dönmedi bu.
Ancak, artık görüyorum, fark ediyorum.
Yeni seçimlerim olduğunu biliyorum.
Ve her gün bunu pratik ediyorum.
Güneşli bir güne de, kasvetli ve yağmurlu bir güne de uyanmış olsam,
tatilde de, işte de olsam,
sorunlarım başımdan aşmış da olsa, ya da hiç bir sorunum olmamış olsa da, meğer ben her sabah midemde bir stres topu ile uyanıyormuşum da haberim yokmuş.
Bu kaygı kökenli stres topumu o kadar çok kendimle bütün olmuş hissediyordum ki, ben ve onu birbirinden ayrıştırmam uzun yıllarımı ve emeklerimi aldı. Benim gibi düşünmeyenleri yadırgadığım, hatta beni anlamadıkları için yargıladığım zamanlarım da oldu.
Kendim ile çalışmaya başlayıp, koçum ile yaptığımız pratikler sayesinde bedenimi hissetmeye başlayınca birden onun varlığından haberdar oldum. Ve tabii ki ilk başta onunla ne yapacağımı bilemedim. O kadar derinden geliyordu ki, onu söküp atmak istesem bile köküne inemiyordum. Ne zaman ve nasıl beni ele geçirdiğini anlamıyordum.
O kadar hızlı oto-pilota geçiyor ve onun tarafından yönetiliyordum ki anlatamam.
Ve sevgili koçum ile uzun süre kaygılarım, anksiyetem üzerine çalıştıktan sonra bugün artık bedenim bana her kaygılandığım anı çok net ve hızlı bir şekilde haber veriyor.
Ve o anın içinde ne yapacağımı, oradan nasıl çıkacağımı daha kolay hatırlıyor ve uyguluyorum.
Bugün kaygı ile geçen süreçlerimi artık farkındalıkla yaşıyor ve kaygının beni uzun süre yönetmesine engel olabiliyorum. Hangi zamanlarda ve kimlerleyken daha çok kaygılandığımı algılayabiliyor ve baş edemeyeceğim ortamlara kendimi sokmamayı tercih ediyorum.
İşte bu benim kendi kaygımla olan hikayemin özeti.
Yaşadığımız dünyada tahmin ettiğimizden çok daha fazla insan kaygıları ile mücadele veriyor. Çoğumuz bunu farkında bile olamayabiliyoruz. Kimimiz ise, farkında olsak da ne yapacağımızı bilmiyoruz.
Sizler de kaygınız ile ne yapacağınızı bilmiyorsanız veya henüz kaygınızı farkında bile değilseniz umarım bu yazım size hizmet eder.
KAYGI İLE ÇALIŞMAK ZAMAN VE BİLİNÇLİ OLARAK SEÇİLECEK ARAÇLAR İSTER.
Eğer kaygıyı günlük hayatınızın kalitesini düşüren bir durum olarak yaşıyorsanız ve baş edemiyorsanız ya da kaygı bozukluğu yaşıyor ve bunun için ilaç kullanıyorsanız, doktorunuzla temasta kalarak ve ilaçlarınıza devam ederek her zaman ve her durumda kullanabileceğiniz bir kaç ipucu paylaşmak istiyorum. Küçük ya da büyük, her tür kaygınıza bu şekilde bakmaya başlayarak yola çıkabilirsiniz.
GÖZLEM PRATİĞİ
Her an, her yerde yapabileceğiniz, “Gözlem” dediğimiz bir pratik bu.
1. Kaygılandığınızda bedeninizde ortaya çıkan ilk his ne ve nerede? Net ve spesifik olun. Hatta mümkünse kendinize not alın.
2. Kaygılandığınızda aklınızdan geçen düşünceler nedir? Birden fazla olabilir, her bir düşünceyi yazın.
3. Hangi duygular bu düşüncelerinizi takip ediyor? İrili ufaklı, yoğunlukları farklı olsa da her duygunuzu yazın.
Bu pratiği her kaygı hissettiğiniz durumda bir kaç hafta boyunca yapabilirsiniz.
Bu pratik öncelikle kaygılandığınızda “sizde ne oluyor?” sorusuna cevap vermenizi sağlayacaktır. Çünkü her zaman yola çıkarken gideceğimiz hedefi belirlemeden önce “Ben Neredeyim/Nasılım/Ne yapıyorum?” gibi sorularla olduğumuz yeri netleştirmeye ihtiyacımız olur ki bundan sonra nereye ve nasıl gideceğimiz üstüne bir yol haritası çizelim ve ihtiyacımız olan araçlarımızı belirleyelim.
Bu pratik kendimizle bağlantımızı güçlendirmeye yönelik etkili bir çalışmadır.
Her gün kaygılandığınız konularda bu pratiği yaparsanız kaygılarınız ile çalışırken daha farkındalıklı bir noktadan başlamış olursunuz.
Not: Bu pratik bir Mindfulness farkındalık pratiğidir. Tüm MBSR ve MBCT eğitimlerinin en temel uygulamasıdır.
MBSR , MBCT ve BİREYSEL KOÇLUK SEANSLARIM
Hayatınızın kalitesini düşüren, ilişkilerinizi bazen fındık kabuğunu doldurmayan sebeplerle bozulmasına sebep olan, fark edip de değiştiremediğiniz kaygılı düşünce kalıplarınızın ne kadar çok acı verdiğini biliyorum.
Bu sebepten yakında açacağım MBSR (Mindfulness temelli Stres Azaltma) ve MBCT (Mindfulness Temelli Bilişsel Terapi) programları veya bireysel koçluk seanslarımda kaygılarıyla çalışmak isteyenlere alan açmak, bugün benim için hayatımın en önemli ve anlamlı süreçlerinden biri.
MBCT ve MBSR eğitimlerim ve Mindfulness-temelli bireysel koçluk seanslarım hakkında bilgi almak isterseniz benimle info@raquelhabib.com adresimden temasa geçebilirsiniz.
Sevgiyle kalın,
An’da kalın.
NOT: Anksiyete ve stres gibi duyguları normal olarak hepimiz zaman zaman deneyimleyebiliyoruz, ancak süreklilik arz ettiğinde ya da uzun bir süreye yayıldığında o zaman işin ciddiyeti artabiliyor ve böylesi durumlarda uzmana başvurmamız da gerekebilir. Mindfulness temelli pratikler hem kendi başınıza hem de bir uzman eşliğinde yapabileceğiniz çalışmalardır.