Empati mi? Sempati mi?
Empati ve Sempati, birbiriyle karıştırılan iki kavram.
Marshall Rosenberg “Şiddetsiz İletişim” kitabında empati kavramını, “Zihninizi boşaltarak tüm mevcudiyetimizle dinlemek” diye tanımlamış.
Rosenberg’in neden “zihni boşaltmak” dediğini sanırım anladınız.
Zihnimiz, bizi düşüncelerimiz, yargılarımız, tanımlarımız, teşhislerimiz ile sınırlandıran ve olaylara ön yargısız bakabilmemizde karşımızda duran yegâne engeldir.
Empatik olmak demek, karşımızdakini zihnimizle, kulağımızla değil, ruhumuzla duymaktır. Bunun için hiç bir engelleyici filtrenin olmadığından emin olmaktır.
Bunun pek kolay olduğunu söyleyemem. Ancak en azından filtrelerimizi fark ederek dinlediğimizden ve ne zaman filtrelerimizin devreye girip, aktive olduğundan haberdar olmak pratik yaparak geliştirebileceğimiz bir beceridir.
Ruhumuz ile duyabilmeye başladığımızda hem kendimizle hem de etrafımızla farklı bir iletişim ve ilişki biçimi yaşamaya başlıyoruz.
Kısacası insanlarla empati kurmak onlar hakkındaki tüm önyargı veya algılarımızın farkında olduğumuzda ve bu yargılardan arındığımızda mümkün oluyor. Başarmak kolay mı? Hiç değil. Mümkün mü? Kesinlikle evet.
Peki, bu nasıl mümkün?
Tam anlamı ile empatik olmayı deneyimlememiz, olaylara bir çocuk edası ile; onun meraklı gözleriyle, geçmişte yaşananlara bağlı kalmadan, yani Mindfulness’ta anlatılan “Başlangıç Zihni” ile bakarak, duyarak ve karşımızdakine bir alan açarak mümkün olabiliyor.
Ancak günümüzde bir çok toplumda empati ile sempati arasındaki fark net algılanmamakta.
“Sempati” kavramı için kendimizi karşımızdakinin yerine koyup, onun acısı ile bir bütünleşip, onun duygularını benimsemek ve onun hikayesinde vücut bulmak diyebiliriz. Hatta onun adına çözüm bulmak diyebiliriz.
Bununla birlikte, sempati ile yaklaştığımızda çoğu zaman karşımızdaki kişiye pek faydamız olamıyor. Sempati ile yaklaştığımızda kişinin ihtiyacı ile temas etmektense onun hikayesinde kendini sürüklemesine izin verip, biz de onunla sürükleniyoruz.
Budist bir atasözü şöyle der: “Hiç bir şey yapma ve öylece dur!”
Empatiye ihtiyacı olan birine biz sempati ile yanaştığımızda genelde onu içinde bulunduğu girdaptan kurtarmaya çalışırız; tavsiye verip, çözüm bulmak isteriz; hafifletmeye veya açıklama yapmaya çalışırız.
Oysa bu davranışların hiç biri onun kısa veya uzun vadede iyi hissetmesine neden olmaz.
Bazen birinin sadece ve sadece bizimle orada durmasını, bizi sessizce ve yargısızca duymasını isteriz. Bazen çözülecek bir şey yoktur. Bazen sadece duyulmak ve anlaşılmak isteriz. Bazen sadece süreçte yanımızda bizimle olacak birine ihtiyaç duyarız. İşte bu ihtiyaç tam da empatik destek demektir.
Yeterince empati aldıktan sonra herkes kendi ihtiyacına sahip çıkabilecek güce gelir. Çünkü her birey kendi içindeki bilge tarafı ile kolaylıkla bağlantı kurabilecek beceridedir. Bazen sadece güvenli bir limanda birilerinin eşliğinde dinlenmeye ihtiyaç duyar.
Kısaca tüm MEVCUDİYETİNİZ ile var olma halidir empati. Tam da bu noktada sempatiden ayrışır. Zihinsel bir anlama çabası değildir empati.
“Peki, empatik olduğumuzda karşı tarafla ilgili ne yapabiliriz?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Tek yapılabilecek davranış tüm mevcudiyetimizle o kişiyi dinledikten sonra, onun ne gözlemlediğine, ne hissettiğine, neye ihtiyacı olduğuna ve gerçekte ne istediğine kulak vermektir. Şiddetsiz iletişimin 4 bileşeni açısından (gözlem-duygu-ihtiyaç-rica) onunla bağlantı kurmaktır. Empatinin özünde, karşımızdaki kişinin hikayesiyle kendi hikayemizi birleştirmeden ve karşımızdaki kişinin girdabına kapılmadan duruma nesnel bir gözle bakabilmek, yorum ve yargı katmadan dinlemek ve tüm varlığınızla onu anladığınızı hissettirmek yatıyor.
Peki neden sürekli empati ile sempatiyi karıştırırız?
Çünkü karşımızdakinin yaşadıklarına şahit olunca veya dinleyince onların duygularının ve ihtiyaçlarının sorumluluğunu alırız. Bu çoğumuz için bir alışkanlıktır. Bu da genelde bize öğretilen “Bir başkası için kendini feda etmek makbuldür.” Algısından gelen, kimimize göre kültürel, kimimize göre ailesel bir öğretidir. Ancak kesinlikle ve kesinlikle bir şartlanmadır diyebilirim.
Karşımızdakinin ne düşündüğüne veya ne dediğine değil, neye ihtiyaç duyup, ne hissettiğine ve hayatlarını zenginleştirmek için o an kendilerine ne katmak istediklerine odaklandığımızda onlara empatik olmamız kolaylaşır.
Ancak çok önemli bir ipucu vermek isterim: Empatik olabilmek için öncelikle kendimizin yeterince empati banyosu yapmaya ihtiyacı vardır. Neden mi? Çünkü kendi kovamızı doldurmadan başkasına veremeyiz. Yani sıfırdan, bir çıkmaz. Öyle değil mi?
Kısacası empati, karşımızdakini, var olan durumu ve kendimi saygı ile anlamaktır diyebiliriz.
Empati veremediğimizde durup mola vermeli ve önce kendimizle empatiye geçmeliyiz.
Aksi halde içinizde bir tetiklenme, dolma hissi oluşabilir. Ve kendinizi açıklama yaparken, üste çıkmaya çalışırken, haklı olduğunuzu kanıtlamaya çalışırken bulabilirsiniz.
Şiddetsiz iletişim kuramının bizlere sunduğu gözlem-duygu-ihtiyaç-rica aşamalarını içselleştirdiğimizde, kendimizle olan bağlantımızı güçlendirerek, kendimize empati verme kasımızı refleksif bir biçimde perçinleyebilir ve bu suretle tekrar karşı taraf ile empatik bir alan tutma safhasına geçebiliriz.
Kısacası empati hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar sihirli bir araçtır. Ve tabi ki içinde her zaman bahsettiğim ve en büyük panzehir olan ŞEFKATİ içerir.
Bu sebepten dolayı, empati’nin aslında Mindfulness yaşam biçiminin niteliklerini de içinde barındıran bir beceri olduğunu hatırlatmak isterim. Ve bu kesinlikle içimizde var olan, kullanmayı unuttuğumuz ve pratik ile tekrardan hatırlayabileceğimiz bir kas gibidir.
Şimdi, bu kasınızı güçlendirmeye ne dersiniz? İçinizde var olan bu güçle temas etmek, onu aktif hale getirmek; ilişkilerinizi ve iletişiminizi sevgi, anlayış, hoşgörü, şefkat değerleri üzerine inşa etmek ister misiniz?
Bu konu ile ilgileniyor ve bu konuda kendinizi geliştirmek istiyorsanız, Mindfulness temelli Şiddetsiz İletişim eğitimleri için benimle info@raquelhabib.com adresi üzerinden temasa geçebilirsiniz.
Not: Kısa ama önemli bir ipucu vermek istiyorum; “En zoru özellikle yakınlarınız ile empati kurmak olabilir. Pratik yapmaya öncelikle oradan başlayabilirsiniz!”
Sevgi ile kalın,
An’da kalın,
Empatik kalın.