Eko-Anksiyete /
Bir gerçeği kabul edelim: Yastayız.
Son dönemde yaşadığımız ve halen zaman zaman yaşamakta olduğumuz orman yangınları ve seller hepimizi derinden üzdü. Bu kadar çok varlığın, canlının gözümüzün önünde yok olmasını izlemek bizleri adeta yasa boğdu. Kim olduğumuz, nerede yaşadığımız ve yaşam koşullarımıza bağlı olarak hepimiz bu kaygıyı farklı şekillerde deneyimledik, deneyimliyoruz.
Dünya ölçeğinde geçmişte yaşanan kasırgalar, seller, tsunamiler, Cyclone’lar, kuraklık, hava kirliliği, ağır metaller, kimyasal yan ürünlerle kirlenmiş içme suları ve yangınlara bakarak bu yaşananların ilerde yeniden olabilme endişesi bir çoğumuzda daha fazla anksiyete ve kaygı yaratıyor.
Photo: Pine Watt on Unsplash
“Eko-Anksiyete”, çevre sorunlarının ruh sağlığımızı etkiyecek şekilde üzerimizde yarattığı sıkıntı, kaygı veya korku duygularını tanımlayan bir terim.
Çevre ve iklim konusunda değişen koşulları bilmemize rağmen yaşadığımız kaygı, stres ve korku, özünde hayatımızda “sevdiğimiz şeyleri kaybetme korkusu” aslında.
Peki, her şeyin daha kötüye gideceği karamsarlığı yerine bu korkumuzu nasıl dönüştürebiliriz?
Sevdiğimiz, kaybetme korkusu yaşadığımız şeyleri sıkı sıkıya tutmayı, onlara bağımlı hale gelmeden bağlanmayı daha dengeli bir noktaya çekerek ve bu amaçla mümkün olduğunca onlarla en iyi şekilde ilişki kurarak, onları destekleyerek, olabildiğince birlikte olarak ve anlamlı, sevgi dolu bir birliktelik kurarak…
Bu durum, canımızdan çok sevdiğimiz ormanlarımız, yeşil alanlarımız ve diğer canlılar için de geçerli…
Bu nedenle dönüşüm, gerçeği tüm çıplaklığıyla görmek, kabullenmek ve harekete geçmekle başlayabilir mi?
Kolay mı? Hiç değil.
İklim psikoloğu Renee Lertzman, "İklim Kaygısını Eyleme Dönüştürme" temalı TED konuşmasında, bir çok insanın tahammül edebileceğinin ötesinde bir stresle karşılaştığında, ya içine kapandığını ya da bir inkar veya öfke alanına girdiğini vurguluyor. Ve bu durumun uyum sağlama, esneklik ve dayanıklı olma veya harekete geçme yeteneğimizi sınırlayabileceğini söylüyor.
Lertzman öncelikle kaygı duygumuza MERAK, ÖZ-ŞEFKAT ve KABULLENME getirmemizi tavsiye ederek bir seri öneride bulunuyor:
1. DESTEKLEYİCİ BİR KİŞİ VEYA GRUPLA ENDİŞELERİNİZİ HAFİFLETİN/
Sizi eleştirmeyen, yargılamayan ya da daha olumlu ya da iyimser olmanız gerektiğini söylemeyen kişilerle iklim kaygısı duygularınız hakkında konuşabilirsiniz. Bu bir yerde çevre sorunlarının psikolojik etkileri etrafındaki konuşmayı da normalleştirmektir.
Başkalarıyla neler olup bittiği ve bu konuda ne yapmak istediğiniz hakkında konuşmanız, hareket ve değişim için ivme kazandırabilir size. Bu konunun, karmaşık olduğunu kabul etmeli ve birlikte yeni bir dünya inşa etmenin yollarını bulmalısınız.
2. BU DUYGULARINIZI OLUMLU EYLEMLERE KANALİZE EDİN/
İklim kaygısı duygularıyla başa çıkmanın bir yolu, sizinle benzer görüşü paylaşan kişilerle güçlerinizi birleştirmek ve duygularınızı üretkenliğe yönlendirmeye başlamaktır. Bu, diğer gruplar veya kuruluşlarla güçlerinizi birleştirerek veya işyerinizde sürdürülebilirlik konularında çalışmak için bir grup ve aksiyon planı oluşturarak olabilir.
3. ÖZ-ŞEFKATLE ARA VERMEK & DİNLENMEK ÖNEMLİ /
Lertzman, tükenmişlik duygularından kaçınma çabalarımızın ortasında dinlenmeyi ve ara vermeyi hatırlamamız gerektiğini hatırlatıyor.
4. DUYGULARA ALAN AÇMAK /
“Sadece bir eylemde bulunarak ve/fakat hissettiğimiz duyguları görmezden gelerek iklim kaygısıyla başa çıkamıyoruz. Bizi harekete geçmeye iten şey duygularımızdır ve dünyayla ilişki kurmak için bir araçtır bizim için. O nedenle öncelikle duygularımızı da doğru okumayı öğrenmemiz gerekiyor. Duygularımızı dinlemeye, bize ne söylemeye çalıştıklarını anlamaya ve duygularımızın bizi felç etmesine izin vermemeyi öğrenmemiz ve duygularımızı bize olumlu yönde güç kaynağı olacak şekilde kanalize etmemiz çok önemli” diyor Lertzman.
5. UFAK ADIM DİYE BİRŞEY YOK! /
"Eylemin" bizim için ne anlama geldiğini tanımlamamız ve güçlü yönlerimizden, yeteneklerimizden karşımıza çıkabilecek olanaklardan yararlanmamız hayati önem taşıyor. Her insanın sunabileceği ufak da olsa bir şey vardır. Mütevazı olabilir veya büyük olabilir, önemli değil. Hepsi önemli."“Eko-Anksiyete”, çevre sorunlarının ruh sağlığımızı etkiyecek şekilde üzerimizde yarattığı sıkıntı, kaygı veya korku duygularını tanımlayan bir terim.
Çevre ve iklim konusunda değişen koşulları bilmemize rağmen yaşadığımız kaygı, stres ve korku, özünde hayatımızda “sevdiğimiz şeyleri kaybetme korkusu” aslında.
Peki, her şeyin daha kötüye gideceği karamsarlığı yerine bu korkumuzu nasıl dönüştürebiliriz?
Sevdiğimiz, kaybetme korkusu yaşadığımız şeyleri sıkı sıkıya tutmayı, onlara bağımlı hale gelmeden bağlanmayı daha dengeli bir noktaya çekerek ve bu amaçla mümkün olduğunca onlarla en iyi şekilde ilişki kurarak, onları destekleyerek, olabildiğince birlikte olarak ve anlamlı, sevgi dolu bir birliktelik kurarak…
Bu durum, canımızdan çok sevdiğimiz ormanlarımız, yeşil alanlarımız ve diğer canlılar için de geçerli…
Bu nedenle dönüşüm, gerçeği tüm çıplaklığıyla görmek, kabullenmek ve harekete geçmekle başlayabilir mi?
Kolay mı? Hiç değil.
İklim psikoloğu Renee Lertzman, "İklim Kaygısını Eyleme Dönüştürme" temalı TED konuşmasında, bir çok insanın tahammül edebileceğinin ötesinde bir stresle karşılaştığında, ya içine kapandığını ya da bir inkar veya öfke alanına girdiğini vurguluyor. Ve bu durumun uyum sağlama, esneklik ve dayanıklı olma veya harekete geçme yeteneğimizi sınırlayabileceğini söylüyor.
Lertzman öncelikle kaygı duygumuza MERAK, ÖZ-ŞEFKAT ve KABULLENME getirmemizi tavsiye ederek bir seri öneride bulunuyor:
1. DESTEKLEYİCİ BİR KİŞİ VEYA GRUPLA ENDİŞELERİNİZİ HAFİFLETİN/
Sizi eleştirmeyen, yargılamayan ya da daha olumlu ya da iyimser olmanız gerektiğini söylemeyen kişilerle iklim kaygısı duygularınız hakkında konuşabilirsiniz. Bu bir yerde çevre sorunlarının psikolojik etkileri etrafındaki konuşmayı da normalleştirmektir.
Başkalarıyla neler olup bittiği ve bu konuda ne yapmak istediğiniz hakkında konuşmanız, hareket ve değişim için ivme kazandırabilir size. Bu konunun, karmaşık olduğunu kabul etmeli ve birlikte yeni bir dünya inşa etmenin yollarını bulmalısınız.
2. BU DUYGULARINIZI OLUMLU EYLEMLERE KANALİZE EDİN/
İklim kaygısı duygularıyla başa çıkmanın bir yolu, sizinle benzer görüşü paylaşan kişilerle güçlerinizi birleştirmek ve duygularınızı üretkenliğe yönlendirmeye başlamaktır. Bu, diğer gruplar veya kuruluşlarla güçlerinizi birleştirerek veya işyerinizde sürdürülebilirlik konularında çalışmak için bir grup ve aksiyon planı oluşturarak olabilir.
3. ÖZ-ŞEFKATLE ARA VERMEK & DİNLENMEK ÖNEMLİ /
Lertzman, tükenmişlik duygularından kaçınma çabalarımızın ortasında dinlenmeyi ve ara vermeyi hatırlamamız gerektiğini hatırlatıyor.
4. DUYGULARA ALAN AÇMAK /
“Sadece bir eylemde bulunarak ve/fakat hissettiğimiz duyguları görmezden gelerek iklim kaygısıyla başa çıkamıyoruz. Bizi harekete geçmeye iten şey duygularımızdır ve dünyayla ilişki kurmak için bir araçtır bizim için. O nedenle öncelikle duygularımızı da doğru okumayı öğrenmemiz gerekiyor. Duygularımızı dinlemeye, bize ne söylemeye çalıştıklarını anlamaya ve duygularımızın bizi felç etmesine izin vermemeyi öğrenmemiz ve duygularımızı bize olumlu yönde güç kaynağı olacak şekilde kanalize etmemiz çok önemli” diyor Lertzman.
5. UFAK ADIM DİYE BİRŞEY YOK! /
"Eylemin" bizim için ne anlama geldiğini tanımlamamız ve güçlü yönlerimizden, yeteneklerimizden karşımıza çıkabilecek olanaklardan yararlanmamız hayati önem taşıyor. Her insanın sunabileceği ufak da olsa bir şey vardır. Mütevazı olabilir veya büyük olabilir, önemli değil. Hepsi önemli."