Duygularımızı anlamak ve dönüştürmek /
20 sene önce kaygı duygumun beni ele geçirdiğini ve hayatımı alt üst etmeye başladığını farkında değildim ancak içimden bir ses beni bir arayışa yöneltmişti.
Bilmenizi isterim ki yıllar içinde aldığım farklı eğitim ve bireysel seanstan sonra dahi kaygılarımın, öfkemin, hayal kırıklıklarımın yok olduğunu söylemem pek gerçekçi olmaz.
Ancak ne işe yaradı onca eğitim ve bireysel seanslar derseniz, söyleyebileceğim söz:
DUYGULARIMI ANLAMAK VE DÖNÜŞTÜRMEK olurdu.
DUYGULARIMI ANLAMAK, ONLARLA BAĞ KURMAK VE ONLARI DÖNÜŞTÜRMEK BANA NE KAZANDIRDI?
En büyük öğretmenim olan çocuklarımla olan ilişkim değişti.
Yıllardır haksız gördüğüm, suçladığım ebeveynlerime bakış açım ve yaklaşımım değişti.
Anlamakta zorlandığım insanlar hakkındaki algım değişti.
Çatışmalar içinde yaşadığım zor duygulardan ayrışabilmeyi ve olanlara daha net bakabilmeyi öğrendim.
Kendime karşı kabulüm ve şefkatim arttı.
Artık daha net ve daha sınırlarını koruyabilen biri oldum.
Her an değişebileceğimi öğrendim.
Okyanusta sörf yapmanın emek istediği kadar, keyifli olduğunu da deneyimledim.
Evet halen ara sıra ansızın gelen dalgalar oluyor. Halen sörf tahtasının üstünden düşüyorum.
Zira düşüp kalkabilmenin de sürecin bir parçası olduğunu biliyor ve canım acısa da tekrar ayağa kalkabiliyorum. Kısacası tünelin sonundaki ışığı görebiliyorum.
NASIL BİR DÖNÜŞÜM?
Tüm zor duygular gibi, kaygı duygusunu da yaşamaktan o kadar korkuyordum ki, onu sürekli öteliyor, mantıklı düşüncelerle yok etmeye ve hafifletmeye çalışıyordum.
Ancak kaygı direksiyona geçtiğinde duygusal beynim devre dışı kalıyordu. Duygusal beynimde atan şalteri geri kaldırabilmek için, duygusal yaralarıma, yani duygularıma dikkatle bakmam gerekiyordu.
Ben ise sürekli düşünen beynim ile olaya ve konuya bakmaya çalıştıkça, düşünce girdabından çıkamıyor ve gittikçe daha da öfkeleniyor ve duygularım kontrolden çıkıyor, tepkilerimi kontrol edemiyordum.
Kaygı duygusu beni ziyaret ettiğinde bedenimde nerede ortaya çıktığını, şeklini, yoğunluğunu fark edip, onun adını koymayı öğrendim. Zor olsa da, canımı acıtsa da onunla durmayı öğrendim. O duygunun bana vermek istediği mesajı ve altındaki ihtiyacımı sezgilerimle ortaya çıkarabilmeyi öğrendim. Bu pratik, o duyguyu yaşamamı ve o duygunun içinden geçmemi kolaylaştırdı.
Sonra birden duygum hafiflemeye başladı. Duygumun bana vermeye çalıştığı değerli mesajı daha iyi hissetmeye, duyabilmeye başladım. Bu mesaj aslında içinde bir hazine barındırıyordu. Bu hazineyi kendime ve ilişiklerime faydalı bir şekilde taşımayı öğrendiğimde ise ilişkilerim daha dengeli bir hale dönüştü.
Duygularını tanıyan, onlarla dost olan kişi tepkilerini ve seçimlerini bilinçli bir farkındalıkla verebilir. Duygular bilinçaltımızın bize konuşma biçimidir. Hayatımızı yönetenin %95 bilinçaltımız olduğunu biliyoruz. Öyle ise ilk öğrenmemiz gereken yabancı dil, kendimize yabancı olan bilinçaltımızın lisanı olmalı.
Siz bilinçaltınızın, yani duygusal beyninizin lisanını biliyor musunuz?
Öğrenmek için her zaman ve imkân vardır. Yeter ki niyet edelim.
Atmanız gereken sadece bir bebek adımıdır.
Sevgi ile kalın,
An’da kalın.