Üzüm ve Stres
Bir üzüm bağının bakımının ve üzümün şaraba dönüşümü sırasında yaşananların ne kadar zahmetli ve zorlu bir süreç olduğunu yakın zaman kadar bilmiyordum.
Masama konulan şarabın ve bana o keyfi ve lezzeti veren deneyimin arkasında ne kadar çok insanın emeğinin olduğunu ve bu insanların ne çok zorlukla uğraştığını bilmek, bu deneyime artık bilinçli bir farkındalıkla yaklaşmamı sağlıyor.
Örneğin, ilk bir kaç sene alınan hasadın kesinlikle içmek için kullanılmadığını; üzümlerin dış etkenlerden dolayı maruz kaldığı tehlikeleri; mevsimsel faktörlerin neden olduğu kayıpları, ve tüm bu değişkenlerin yarattığı hassas ve kırılgan döngüyü anlayabilmek bu farkındalığın derinleşmesine neden oluyor.
Oysa, bazı şeylerin hayatımızda sorgusuz sualsiz, kolayca var olabileceğini düşünüyoruz çoğu kez. Sahip olduğumuz güzellikleri ve deneyimlediğimiz şeyleri pek de taktir etmeden.
Şu an durup düşündüğümde yaşadığım deneyimlerde araç olarak kullandığım içeriklerin oluşmasındaki zorlu evreleri farkına varmak içimdeki hayranlık, şükran ve takdir duygularımı coşturuyor.
Beni şaşırtan bir başka konu da, üzümlerin “stres temelli bitkiler” sınıfına giriyor olması. “Stres temelli bitki ne demek?” derseniz yeni öğrendiğim bu bilgiyi hemen size aktarayım.
Üzümler güneş görmediklerinde kendi içlerinde stres yaşıyorlarmış. Ve bu stres aslında üzümü içindeki antioksidan maddesini üretmek için harekete geçiriyormuş. Ve güneş olmadan da kendi kendini olgunlaştırmaya başlayabiliyormuş.
Bu bilgileri, Harvard Üniversitesi’nde görev yapan biyolog ve genetik uzmanı, aynı zamanda uzun yaşam üzerine araştırmalar yapan Dr. David Sinclair’in son kitabı “Lifespan/Yaşam Süresi” adlı kitabından edindiğim veriler ışığında size aktarıyorum.
Aynı paralelde, kendi hayatlarımızda karşılaştığımız zorlu koşullar ve yaşadığımız stres, kötü sonuçlar doğurabilse de, kendi gelişim, dönüşüm ve değişimimizde benzer etkiler yaratmıyor mu sizce?
Üzümlerin yaşam sürecinde olduğu gibi kendi hayatımızdaki zorlu koşullar ve stres de bizi konfor alanımızdan çıkarmaya, çözüm aramaya ve kendimizi geliştirmeye itebiliyor.
Aşırı stres ve zorlanmanın yarattığı etkilerden bahsetmiyorum. Zira, tabi ki her şeyde olduğu gibi bu konuda da denge çok önemli bir kavram.
Bununla beraber aşırı stresin, organik ve faydalı stresten farkını da şöyle anlatmak isterim;
Organik stres bizi verimsiz bir bölgeden verimli bir yere iter. Fakat, yüksek stres yaratan faktörler devreye girdiğinde zihnimiz ve egomuzun bize dikte ettirdiği hikayeler, varsayımlar, asılsız kaygılar kontrolü ele almış olur.
Tahterevallinin tam ortasında dengede durmaya çalışmak gibidir hayatımızdaki stresi de dengelemek.
Kolay bir şey olduğunu söyleyemem; epey pratik ve adanmışlık ister.
Sabır, özen ve emek ister.
Deneme, yanılma ister.
Farkındalık ister.
Tıpkı, her şeye rağmen üzüm bağlarını ustaca yönetebilmek gibi…
Sonunda geldiğiniz noktada, iyi bir mahsul ve bir şarabınız olduğunda keyifle tadını çıkarır ve sevdiklerinizle paylaşırsınız.
Sevgi ile kalın,
An’da kalın,
Raquel