Kabul Tutumu /

 “Karşılaştığımız her probleme 3 çözüm yaklaşımı vardır: Kabul etmek, değiştirmek ya da bırakmak. Eğer kabul edemiyorsanız, değiştirin. Eğer değiştiremiyorsanız, bırakın.”

raquel-habib-mindful-coaching

“Karşılaştığımız her probleme 3 çözüm yaklaşımı vardır: Kabul etmek, değiştirmek ya da bırakmak. Eğer kabul edemiyorsanız, değiştirin. Eğer değiştiremiyorsanız, bırakın.”

Jung Pueblo’nun bu sözlerini okuduğumda kendi hayatımda büyük oğlumla yaşadığım bir süreç aklıma geldi.

Büyük oğlum ergenlik dönemine girdiğinde, onunla kurduğum ilişkide, ben de bir çok ergen annesi gibi kendisiyle olan ilişkimde epey zorlandım. Yaşadığı içsel çatışmaları ve dışsal sorunları çözmek için kendimce elimden geleni yapıyordum ancak nafile: Sonunda ben hep “karışan”, “haksız” ve “yanılan” kişi oluyor; ne yaparsam yapayım, hemen her konuşmamız büyüyen bir çatışmaya dönüşüyor ve kavga ile son buluyordu.

Onu ikna etmeye çalışıyordum. Onu düzeltmeye, ona olayları mantıklı biçimde anlatmaya çalışıyordum. Bazen sabırla anlatıyor, bazense sabrım tükenince “korku” yaratma stratejisi uyguluyor ve sınırlamalar getiriyordum.

Hiç bir şey işe yaramıyordu. Umutsuzdum. Kendimi yetersiz ve en kötüsü çaresiz hissediyordum.
Asıl üzüldüğüm ve baş etmekte zorlandığım konu ise oğlumla ilişkimin bozuluyor olmasıydı. Artık onun görmek istemediği, kaçındığı, gözünü sürekli kaçırdığı, sohbet etmekten kaçındığı kişi olmaya başlamıştım.

Beni görünce “yürüyen ve otomatik çalışan bir eleştiri makinası görüyormuş”. Öyle dedi bir gün. Odasına girmemden rahatsız olduğu için zamanının çoğunu evde geçirmek istemiyormuş. Bir anne olarak bu sözleri duymanın nasıl yıpratıcı bir his olduğunu tahmin edersiniz.

Tabii ki pes etmedim, onu değiştirmek ve doğru bildiğimi uygulamak için elimden geleni yapmaya devam ettim. Çünkü ben annesiydim ve bu benim annelik görevimdi. Ama yine olmadı.

Sonunda bir kabullenme hali oluştu içimde. Onu değiştiremeyeceğimi kabul ettim.

Bunun geçici bir süreç olduğunu; şu an biraz üzüleceğimi; onun ihtiyaçları ve benim beklentilerimin farklı olduğunu; ihtiyaçlarımızı giderme stratejilerimizin farklı olduğunu kabul ettim.

Onu değiştirmek ve  düzeltmek istememin, onun iyiliği için olduğunu bilsem bile, bunun  onu yargılamakla aynı şey olduğunu kabul ettiğim gün, ilk değişimi kendi içimde yaşadım.

Önce onu olduğu gibi kabul etmem gerektiğini anladım. Ancak bu kabul, pasif bir kabul hali değildi. Tam tersi aşırı bilinçli ve aktif bir haldi.

Sonra onu yargılamaktansa, onu duymayı seçtim. Dedikleri hoşuma gitmese de, benim ile bağlantı kurması yeterliydi ve ilişkimizin sağlıklı devamı için önce bağlantı kurmaya ihtiyacımız vardı. Sizi sürekli yargılayan biri ile kim bağlantı kurmak ister ki? Yargılanmak insana kendini yetersiz hissettirir. Ve kişi kulaklarını kendini yetersiz hissettirecek bu laflara kapatır. Aslında oğlum kendini duygusal olarak koruyordu benim ile bağlantıyı keserken.

Geldiğim “Kabul” noktası, kendi sınırlarıma ve isteklerime sahip çıktığım ve onunkilere de saygı duyduğum; kendi bildiği yol  ile sahip çıkmasına alan açtığım bir yerdi.

Bu kabul noktasında kalmak pek kolay değildi. Diyorum ya; her gün bilinçli ve aktif bir seçim haliydi. Bu nokta zaman normalden daha yavaş akmıyordu. Her gün durup derin nefesler almam gerekiyordu.

O dönemde, sevgili Koçumun sorduğu şu soru bana çok yardımcı olmuştu:

Ya oğlun asla senin istediğin gibi bir kişi olmazsa ne yapacaksın? Hayat boyu enerjini onu değiştiremeye mi harcayacaksın?  Onu olduğu gibi sevmeyecek, olduğu gibi kabul etmeyecek misin?

O an ikinci kez uyandım.

Nereye kadar onu değiştiremeye çalışabilir ve ona kendi bakış acımı anlatabilirdim?

Nereye kadar onu korumayı, ona doğruyu anlatmayı başarabilirdim?

Nereye kadar onu zorlayabilirdim?

O gün her şeyi bıraktım.

O gün onu değiştirmeye çalışmayı bıraktım.

İşte o gün ilişkimizin dönüşmesinin tohumlarının atıldığı en önemli an’dı.

Halen o gün attığım tohumun fidelerini her gün sabırla ve farkındalıkla besliyorum.

Bu tohumu beslemek çok büyük bir mevcudiyet hali gerektiriyor.

Enerjimi onu değiştirmeye yöneltmek yerine, “olan”ı kabule, “olan”la kalabilmeye, farkındalığımı başka bir noktaya çevirmeye harcıyorum.

Eski tuzaklara düşüyor muyum? Ara sıra, evet.

Ancak fark ettiğimde, hemen geri adım atıyorum.

Bu çok büyük bir farkındalık çalışması.

Ama şükür ki artık odasına girmeme gerek kalmıyor.

Çünkü o artık her an benim yanıma isteyerek geliyor.

Beni odasına davet ediyor.

Benim ile vakit geçirmek istiyor.

Çünkü ben onu olduğu gibi görüyor ve kabul ediyorum.

Sanırım hayatımızdaki her şey ve herkes ile sağlıklı ilişki kurabilmemizin en önemli unsurlarından biri KABUL TUTUMU. 

 Sevgi ile kalın,

Kabul’de kalın.

 

Previous
Previous

Öz bakım için yapabileceğimiz bazı pratikler /

Next
Next

Birbirimize görünmeyen bağlarla bağlı olduğumuza uyanmak /