Merhamet Yorgunluğu /
“MERHAMET YORGUNLUĞU”, özellikle hemşire ve hasta bakıcıların, bakımlarını üstelendikleri kişilerin yaşadığı acı ve ıstıraptan etkilenerek bir travma yaşamaları ve duygusal, fiziksel ve ruhsal sıkıntılarıyla oluşan bir tükenmişlik sendromu olarak tanımlanıyor.
Bu kavramı ilk duyduğumda çok şaşırmıştım. Nasıl olur da şefkat dolu hemşireler, hasta bakıcılar bu sendroma yakalanırlar ve DUYARSIZLIK ve KANIKSAMA noktasına gelebilirler diye düşünmüştüm. Ve kafama takılmıştı.
Ellen Agler’in “Under the Big Tree” kitabında bahsedilen araştırmayı okuduğum gün bu soruya cevap bulmuş oldum. END Fund CEO'su Ellen Agler, bu kitabında “Acı çeken biri için empati duygusu içindeyken FMRI makinasına bağlandığınızda beyninizin aydınlanan bölümleri, acı çektiğinizde aydınlanan bölümler ile aynı olduğunu gösteriyor” diyor. “Neredeyse beynimiz karşımızdaki kişi ile bire bir aynı acıyı çekiyormuş gibi algılıyor. İşte bu noktada empatinin tükenmişliğe yol açtığını kesinlikle gördüm.” diyor Ellen Agler.
İlüstrasyon: Anastasia Stefurak
Hal böyleyse; kim dayanabilir ki bu duruma.
Her gün bir başka kötü habere uyandığımız bu günlerde
benzer bir YORGUNLUK yok mu tüm dünyada?
Bir tarafta yoğun empati ile oluşan EKOLOJİK ANKSİYETE ve ÇARESİZLİKLE bir donup kalma hali,
Diğer tarafta KANIKSAMA ile birlikte oluşan DUYARSIZLIK.
BU KALP HİÇ YORULUR MU?
Ben bu yorgunluğa EMPATİ YORGUNLUĞU diyorum.
Ve GERÇEK ŞEFKATİN yorgunluğu olabileceğine inanmıyorum.
“Şefkat, -DİĞERİ İLE- hissetmekten çok ve -DİĞERİ İÇİN - hissetmektir.” diyor Sinirbilimci Tania Singer, empati gibi yine sıcaklık, ilgi ve özen göstermek anlamına gelse de; empatinin aksine diğerinin acısını paylaşmak anlamına gelmiyor; aksine şefkat diğer kişinin daha iyi olmasını isteyen güçlü bir motivasyon konumunda bir yerde duruyor.
Budist psikoloji “ŞEFKAT’i : Acı veya ıstırap karşısında kalbin titreşerek, hareket halinde verdiği bir tepki” olarak tanımlıyor. Yani şefkati adeta kalbin “yardım edebilir miyim?” diyen ileri doğru bir hareketi olarak tanımlanıyor. Harekettin başlama noktası EMPATİ, harekete geçen bölümü ise ŞEFKAT.
ACIYLA ÖZDEŞLEŞ-MEDEN /
Çok değerli bir özellik olmasıyla birlikte Empati’nin tek başına yeterli olmadığını anlıyoruz bu noktada. Empati kuran kişi ironik bir biçimde fazlasıyla acı çeken birine yardım edeyim diye o kişiyle özdeşlediğinde; yardım etmek bir yana, yardıma muhtaç bir noktada bulabiliyor kendini. Bu noktada EMPATİ bir sıkıntıya dönüşebiliyor.
KENDİMİZİ ISTIRABIN ATEŞİNE ATMADAN /
Empati yapayım derken bazen gördüklerimizden bitkin bitap düşebiliyor, korkabiliyoruz; cesaretimiz kırılabiliyor, enerjimiz bitebiliyor, dağılabiliyoruz;
ya da suçluluk duygusuyla hareketsiz donup kalabiliyoruz.
Bazı durumlarda da “kurtarıcı kompleksi” geliştirdiğimiz oluyor - olaylara temkinli bir adımla acıya doğru yavaş yavaş yaklaşmak yerine;
ıstırabın ateşlerine direkt atıyoruz kendimizi,
ateşi söndüreceğiz diye kendimiz de yanabiliyoruz.
MERHAMET DEĞİL, EMPATİ YORGUNLUĞU /
Bu nedenle, “şefkati çözüm olarak tanımlayan araştırmacılar
benim de hemfikir olduğum şekilde,
“empati yorgunluğu” ifadesini geleneksel olarak kullanılan
“merhamet yorgunluğu” ifadesine tercih ediyorlar.
TÜKENMEYEN ŞEFKAT /
Kendisinden ilham aldığım değerli meditasyon hocası ve yazar Sharon Salzberg “Gerçek Değişim” kitabında söyle diyor:
“Şefkat, pratik yaparak uygulama yolu ile öğrenilebilir. Şefkat duygusu daha da geliştikçe; bu duygu bize zaman içinde suçluluk hissetmeden, sağlıklı sınırlar çizmeyi ve gerektiğinde hayır demeyi öğreterek; bizlerin tükenmişlik ve yorgunluk duygularından korunmamıza yardımcı olur. Sizi sağlıklı ve güçlü görmek, çevrenizdekilere de güç verir. Bitkin ve çaresiz kaldığımızda; sınırlarımızı zorladığımızda, bu durumu fark edip bilinçli bir farkındalıkla ara vermek ve kendimize gücü toplayıp geri dönme esnekliğine sahip oluruz.
Şefkatle başkalarının acısını ve ıstırabını tamamen kendi içimize çekmeden (kendi acımız gibi görmeden) onlara saygılı bir alan açarak: onların yanında var olmayı öğrenebiliriz. Açık kalplilikle yardıma muhtaç olan kişilerin isteklerine şartlar el verdiği şekillerde yanıt verip ve insanlığa hizmet etmeye devam edebiliriz. Ve bunu yaparken kendimize de öz şefkat göstermeyi ihmal etmeden tabii. Böylece çevremizdekilere tekrar tekrar yardım edebilmek için gücümüzü toplamış oluruz.”
Şefkati taşan bir yerden vermenin, eksik, bitmiş, tükenmiş bir yerden vermekten daha değerli olduğunu öğrenmeye devam ediyorum.
Bana göre empatiden çok ŞEFKAT çok daha önemli bir araç.”
ŞEFKAT MEMNUNİYETİ /
İşte tam da bu noktada; dengeyi yakalama şansımız var. Hepimiz her yerde olamayız. Herkese yardım edemeyiz. Ancak hepimiz kendimize uygun olduğunu düşündüğümüz bir konuda bütünün hayrına olabilecek bir adıma karar verebiliriz.
Küçük küçük adımlarla tercih ettiğimiz bir sosyal kuruma iştirak ederek, katkıda bulunarak bir fark yaratabilir, bir anlam bulabiliriz.
Kimimiz hayvanları korurken, kimimiz ormanları koruyabilir, kimimiz temiz tarım ile ilgilenirken kimimiz temiz gıda ile ilgilenebilirse; doğal bir iş bölümü yapmış oluruz. Bu minik aksiyonlar yaşama sevincimizi yeniden kazanmamıza imkan sağlayacaktır.
Attığımız adımlar ufak gibi görünse de gelecekte oluşabilecek olumsuz sonuçları değiştirme konusunda büyük farklar yaratacaktır. Yüreğimizde şefkat memnuniyete dönüşecektir.