Self Reflection / Öz Yansıtma
“Üzerinde düşünülmemiş hayat yaşamaya değmez.” sözü ile Sokrates insanoğlunun hayatına dönüp bakmasının önemini ve bu eylemin dönüştürücü gücünü vurgulamıştır.
“Yeni Normal”de daha çok duyar olduk şu “pivot” kelimesini. Nasıl şirketler değişen koşullara adapte olmak ve ve gereken hamleleri yapmak için pivot üstüne pivot yapıyorlarsa, bizlerin de kendi hayatımızı gözden geçirirken, şu anda nerede olup nereye doğru gittiğimizin yol haritamızı çizmeye çalışırken karşılaştığımız zorlayıcı durumlar göre durup durum değerlendirmesi yapmamız gerekmekte.
Bu değerlendirmeyi yaparken kullanabileceğimiz en değerli araçlardan biri belki de öz yansıtma.
Öz Yansıtma nedir?
Öz yansıTma, yaşadıklarımıza, seçimlerimize, ilişkilerimize ve diyaloglarımıza an ve an bakabilme; olanları değerlendirme, arzu ve motivasyonlarımızı anlama ve mümkün olduğunca yargısızca, dışarıdan bakarak kendimizi geliştirecek farkındalıklar kazanma sürecidir.
Başka bir değişle, dış dünyada olan, size karşı gibi görünen ve sizde rahatsızlık hissi uyandıran olaylar karşısında dönüp kendinize aynada bakmayı gerektiren bir süreçtir. Doğası gereği canımızın acıdığı ve acıdan öğrenerek büyüdüğümüz bir pratiktir.
Kendine yansıtma pratiği yapmak disiplin ve niyet gerektirir. Hayatın akışı içinde, kaosun ortasında durabilmeli ve geri çekilip kendine bakabilmelidir insan. Fırtına dindiğinde bile olaylara, sonuçlara, seçimlerimize, davranışlarımıza derinden bakabilme cesareti gösterebilmektir - ki bu, bir çoğumuz için kolay bir eylem değildir. Ancak son derece değerli ve gelişimi destekleyici bir pratiktir.
NEDEN ÖZ YANSITMA?
Zorlandığımız durumlarda çoğumuz günü kurtarmak için savunma mekanizmaları geliştiririz. Görmezden, duymazdan geliriz; kişisel algılarız; saldırıya geçer ya da kaçarız.
Durum esnasında ya da olaydan sonra öz yansıtma yapmadığımızda, sürekli bir kısır döngü yaşarız. Biz hizmet etmeyen ilişkilerde veya bizi tüketen ortamlarda kalmaya devam ederiz.
Oysa öz yansıtma yaptığımızda, verdiğimiz benzer tepkileri, takılıp kaldığımız yerleri fark ederiz. Bize hizmet etmeyeni görebilir ve sürece müdahale edebiliriz.
Ve bazen bir başka gerçekle de karşı karşıya geliriz: Başkalarında bizi rahatsız eden; üzerimizde gerginlik, huzursuzluk ve stres yaratan özelliklerin belki kendimizde de olduğu gerçeğiyle.
ÖZ YANSITMA PRATİĞİNİN KAZANIMLARI /
Öz yansıtma pratiğini tutarlı bir şekilde hayatımıza taşıdığımız bir pratik haline dönüştürdüğümüzde ne gibi kazanımlar elde ederiz derseniz…
1. Konunun özüne inmek, yargısız bir yerden hem sürece hem de taraflara bakabilmek
2. Süreç hakkında netlik kazanmak
3. Daha bilinçli ve etkili seçimler yapmak
4. İletişimizde yapıcı ifadeler kullanmak
5. Pişman olacağımız sözler ve seçimlerden uzak durmak
6. Süreçlere bütünsel bakmak
7. Değerlerimizin farkına varmak ve onlara sahip çıkmak
8. İçsel huzurumuzu yeniden inşa etmek
gibi olumlu getirileri sayabilirim.
Baştan iki önemli noktayı hatırlatmak isterim:
Birincisi, öz yansıtma pratiklerine başlamaya karar verdiyseniz, ihtiyacınız olan değişim ve dönüşüm yolunda hızlı bir ilerleme kaydetmek üzere önemli bir adım atmış olduğunuzdan emin olabilirsiniz.
İkincisi ise, bu süreç yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Çünkü, insan sürekli gelişen ve değişen bir canlıdır. Bu değişim sürecinde en büyük ihtiyacınız geçen haftalarda üzerinde çok yazdığım ve paylaşımlarda bulunduğum, empati ve öz şefkat becerileridir. Zira bu zorlu ve sancılı bir süreçtir. Kabul, şefkat ve sabır ister.
ÖZ YANSITMA PRATİĞİ İÇİN ETKİLİ BİR YÖNTEM /
Günlük tutmak, her zaman ve en çok işe yarayan yöntemlerden biridir.
Ben buna “öğütücü ve dönüştürücü” günlük diyorum.
Bu günlüğe, yaşamınızda zorlandığınız durumları not etmek; duygularınızı, düşüncelerinizi, hatta ifade etmekten çekindiğiniz konuları yazmak öncellikle çok büyük bir rahatlama getirir.
“Çöp Kovası” benzetmesinden yola çıkarsak, önce çöp kovasının içindekileri bir yere güzelce dökersiniz. Sonra döktükleriniz arasında tek tek, sizi acıtan sivri uçlu, keskin ya da dikenli parçaları ayırabilirsiniz. Onları bulup ayırdığınızda nereden geldiklerini de anlayabilirsiniz. Sonra da ihtiyacımız olanları sakince öğütebilir, ihtiyacınız olmayanları ise yörüngeniz dışına çıkarabilirsiniz.
Önemli nokta, burada bahsettiğim günlük tutma pratiğinin farklı bir yazı biçimi içerdiğidir. “Serbest” yazı tekniği ya da “bilinçaltı” yazı tekniği diye ifade edilen bu format, içinizden geleni ve sizi rahatsız eden konuları elinizi kâğıttan kaldırmadan en az 6dk süreyle devamlı yazmayı gerektirir.
Zihnimiz, bizi istemediğimiz ve onaylamadığımız bir çok şeyi düşünmekten ve ifade etmekten alı koyar. Ancak bilinçaltında var olan her şey bizi yönetir. Bu sebeple, bu yazı tekniği bastırdıklarımızı ortaya çıkarma sürecinde oldukça etkilidir.
Ayrıca,
• Eğer yazmayı sevmiyorsanız ses kaydı olarak da içinizde birikenleri aktarabilirsiniz.
• İkinci aşamada, sizde uyanan duygular, düşünceler ve tepkilere bakmaktır.
• Bunları not etmek ve arkasındaki ihtiyaç ve motivasyonları yargısızca görebilmektir.
• Hepimizin niyetinin iyi ve mutlu olma halini yaşamak olduğunu hatırlamak ve burada sevgi şefkat meditasyonu ya da iyiyi görebilme meditasyonunu pratik etmek çok faydalı ve süreci destekleyici olur.
• En zor olan bölüm ise, bazı duyguları hissetmeye kendimize izin vermektir. Genelde duygularımızı yargılar ve bastırırız. Ve tabi ki düşüncelerimiz de.
Ancak şunu söyleyebilirim ki, öz yansıtmanın geliştirici ve dönüştürücü etkisini yaşamak için önce kendimizi hiç bir duygu ve düşüncemiz için yargılamamayı öğrenmemiz gerekir.
Buna başka bir deyişle öz şefkat diyebiliriz. Bu yolculukta öz şefkat ve empati, geliştirmemiz gereken “olmazsa olmaz” bir beceridir. Çünkü bu süreç hayatımız boyunca devam eden ve sancılı bir süreçtir. İğneyi kendimize batırmakla başlar.